19| Ellerimden kayıp gidiyordun, oysa hiç bende değildin ki.

1.1K 126 394
                                    

"Üzerinden uzun zaman geçtiği için telefonun depolama alanındaki resimleri ve dosyaları kurtaramadım, üzgünüm. Fakat SMS'ler ve bazı mesajlar hâlâ yerinde duruyor, buyurun."

Telefonu tamir eden adam, kafasının yanlarındaki ak düşen saçlarını istemsizce elindeki kalemin kapağıyla kaşırken, elindeki en az 3 yıl öncesine ait olan telefonu karşısındaki genç adama uzatmıştı. Genç adam ise eskiden, sevdiği adama ait olan telefonu tereddütle alırken, silinen fotoğraflara içten içe yakındı. İçindeki fotoğrafları her ne kadar çıkartıp odasının altındaki kutuda saklasa da yine de, elindeki telefonda onunla aynı anıları paylaştığı kareler daha fazlaydı.

Liseden beri yanında duran o gencin fotoğrafları bu eski telefondaydı, ama her şeyin gidişi gibi o fotoğraflar da ellerinden kayıp gitmişti.

Zhan elindeki eski telefona bakarken iç geçirdi. Bir süredir, eskiyi deşmeye hiçbir şekilde cesareti yoktu. Ancak Yanli'den öğrendiğine göre Yibo kendisine daima mesaj yazmıştı. Bunu Yibo'dan öğrenememesinin sebebi ise, onun bu konuyu ısrarla açmamak istemesiydi. Yibo, Zhan'ın mesajları kendi ağzından duyduktan sonra pişman olup kendisini günlerce sorgulayacağını bildiği için, "Bir önemi yok, artık buradasın." diyerek konuyu daima kapatıyordu.

Ama bu hikayede bir şeyler eksikti. Zhan, Çin'e döndüğünden beri tek taraflı düşünerek kendisine adım atmaya çalışan Yibo'yu her seferinde, dinlemeden kendisinden uzaklaştırmıştı. Onun yaprak dökülen yanını görmeden; onun ruhunu, acılarını, kendisine kurduğu cümleleri göremeden evliliğe adım atmak istemiyordu.

Artık biraz da 3 yılı onun penceresinden görmek istiyordu.

Bu sebeple, Düğünlerine 1 günden az bir süre kaldığı gün, haftalar öncesinde Yibo'nun eski telefonunu tamire bıraktığı teknik servis aramıştı ve telefon hasarlı olsa da, fotoğrafları kurtaramasalar da onun attığı mesajları kurtarabilmişlerdi.

Şimdi ise, elindeki telefonla bakışırken nişanlısı tarafından terk edilmiş, 23 yaşında genç bir Wang Yibo ile karşılaşmaya hazır değil gibiydi. Sanki onun bu tarafını göremese, bu hayatı çok yarım yaşayacakmış gibi hissediyordu. Bu durum, sanki otobüsün sol kenarında oturup hayatın akışını seyrederken, sağ tarafındaki pencerede olup biteni kaçırması gibiydi; İlişkilerinin özeti buydu. Kendisi Amerika'dayken kendi acılarına o kadar çok odaklanmıştı ki, Yibo'nun penceresini unutmuş, onun gözlerinin içine baka baka, "ikimize de yük olan bu nişanı bozalım." diyecek kadar ilişkilerini büyük bir umutsuzluğa sürüklemişti.

Derin bir nefes aldı, ardından tezgâhın arkasında duran adama teşekkür edip tamir ücretini ödedikten sonra dışarı çıktı. Nişanlısının parmaklarından dökülen mesajları o kadar çok merak ediyordu ki, attığı hızlı adımlar yüzünden, yolda ellerinde ödev kağıtlarını rulo haline getirip birbirine vuran sabahçı öğrencileri ve hatta bulutlu gökyüzünü görmüyordu bile. Tek isteği sadece sessiz bir yer bulup oturmak ve elinde sıkıp durduğu telefonda kendisine adanan her bir sözcüğü okumaktı. Zira, telefonu açtığından beri ardı arkası kesilmeyen bildirimler, göğüs kafesini döven organı hızlandırıyor, nefes alışını zorlaştırıyordu.

O an yolun ortasında hızlı hızlı yürümeyi bırakıp durdu, ardından kendisine gülmeye başladı.

Ne kadar da âşıktı! Yibo'nun kendisi bile şu an yanında değildi oysa; Sadece mesajları vardı. Sevdiği adam sabah, kendisini yatakta göremeyince korkmasın diye komodinin üstündeki abajura küçük bir not yapıştırıp dışarıya çıkacağını yazmıştı, fakat şu anda sanki burnunun direğini sızlatan o güzel kokunun sahibi, Yibo'su yanında gibiydi.

Sadece eski mesajlarına bile heyecanlanıp ona delirecek kadar âşıktı.

Zhan kendisinin bu düşüncelerine inanamaz bir halde başını sağa sola sallayıp gülümseyerek tepki verirken, yaklaştığı parka baktı. Çok kalabalık olmasa da idealdi. Okul üniformasını giymiş birkaç çocuğun sesi parktan yükseliyor, rüzgârın hafif hafif değdiği ağaçların taze yaprakları tiz bir sesle hışırdıyordu. Zhan, büyük gözlerini parkta gezdirirken oğullarını da en yakın zamanda parka getireceğine dair kendisine söz verdi. Şu sıralar evlenme arifesinde oldukları için Yuan ile pek ilgilenemiyorlardı. İki babasının da telaşının arasında kalan zavallı küçük çocuk, büyük gözleriyle bir şeyleri anlamlandırmaya çalışıyor, bir yandan da milleti soru yağmuruna tutuyordu.

Bu Yüzden, | Yizhan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin