chapter 34

110 17 2
                                    


     Jaehyun dikkatli bir şekilde bir bardak suyu koyu renkli çömlek karışımının üzerine döktü.  Toprak nemi çekerken daha da koyulaştı. Sonra tencereyi pencerenin önüne konumlanacak şekilde tezgahın üzerine itti, bitkinin yaprakları sıcak güneş ışığına doğru yüzlerini kaldırıyordu. Her zaman Mathilde'nin mümkün olduğu kadar çok güneş ışığını emmesine özen gösterirdi, tabi Mathilde'nin aksine kendisinin ise pencerenin önünde durmamasına da aynı derecede dikkat ederdi. En son ne zaman açık bir pencerenin önünde durduğunu ve sadece temiz havayı, hatta kirli havayı soluduğunu hatırlayamıyordu, umurunda da değildi gerçi. En son ne zaman açık bir pencereden süzülen rüzgarın sıcak dokunuşunu yüzünde hissetmiş olması pek de önemli değildi...

"Mathilde kim, Jaehyun?"  Doyoung arkasından usulca yaklaşırken sormuştu ardından kollarını Jaehyun'un beline dolamıştı, çenesini de omzuna yerleştirip yanağını onun yanağına dayanmıştı. Soruyu diretken bir amaçla sormamıştı, daha çok içini kemiren bir merak ve bilmediği bir şeyin olmasının verdiği endişe yüzünden sormuştu, Jaehyun ise aniden yüzünü buruşturmuştu. Doyoung'un sorduğu soru yüzünden rahatsız olduğu her halinden belliydi. Sürekli kaçmaktan ve saklanmaktan çok yorulmuştu. Sakladıklarının yükü sırtına fazla gelmeye başlamıştı.

"Kız kardeşim."

"Kız kardeşin mi vardı?"

"Vardı; bir kız kardeşim vardı. Ben on bir yaşındayken öldü. Lösemiydi."

"Çok üzgünüm Jaehyun."  Doyoung, Jaehyun'a daha sıkı sarılırken sesinde her türlü pişmanlık vardı.

"Ailem onun iyileşeceğine ve birlikte tatile gideceğimize söz vermişti.  Ama o iyileşmedi. Onu kaybettiğimizde ise bana üçümüzün yine hep birlikte tatile gideceğine dair söz verdiler. Bunun üzerine Noel'i New York'ta geçirecektik çünkü Mathilde her zaman New York'u ziyaret etmek istemişti.  Ama bu sözü de tutamadılar. Bir eylül gecesi her şey ters gittiği için bu sözü de tutamamışlardı...
Madama Butterfly'ı izlemeye gitmiştik, annem operayı oldukça çok severdi ama yalnız gitmekten pek hoşlanmıyordu, bu yüzden babam ve ben onun gibi opera dinlemeye dair bir tutkumuz falan olmamasına rağmen ona eşlik ettik.." Nefes almak için konuşmasını durdurmak zorunda kalmıştı Jaehyun; anne ve babasını düşündüğünde her zaman sözcüklerle mücadele ederdi zaten. Özellikle bahsedeceği anıları cinayet gecesini içeriyorsa konuşması anlaşılabilir bir şekilde aksıyordu.

"Devam etmek istediğine emin misin?"  Doyoung, dudaklarını Jaehyun'un sırtına hafifçe bastırarak sordu, "Yani ne olduğunu bilmek istiyorum ama bu sana acı verecekse istemiyorum Jaehyun."

"Hayır, artık birilerine anlatmam gerekiyor. Bu yükü daha fazla taşımak istemiyorum. Sadece bir kaç saniyeye ihtiyacım var." Jaehyun söylediklerinde gerçekten samimiydi,  bu acıyı vücudundan, benliğinden, düşüncelerinden atması gerekiyordu. Belki de bunları Doyoung'a anlatması, içinde sürekli olarak onu avlayan acıların onun peşini bırakmamasına biraz da olsa yardımcı olurdu.

"Pekala."

"Her neyse, operadan sonra arabaya geri dönüyorduk ki birileri bize saldırdı, bizi bir ara sokağa sürüklediler. Kaç kişi olduklarını hatırlamıyorum ama hızlılardı. Dakikalar içerisinde annem ve babam yerde boylu boyunca yatıyorlardı.  Vücutlarının çeşitli yerlerinden oluk oluk kan boşalıyordu. Her ikisininde ceplerini ve çantalarını çıldırmışcasına yağmalıyorlardı. Beni de öldürecekler miydi bilmiyorum ama birden ara sokağın başında ben, ailem ve saldırganlardan başka biri daha belirdi. O kadar hızlı hareket ediyordu ki ne yaptığını zar zor görebiliyordum. Bir kaç dakika içinde daha ben ne olduğunu anlamadan saldırganlar yerde baygın haldeydiler."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 14, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

while we are in love + dojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin