BİR ÇİFT GÖZ

79 75 3
                                    

Seksenli yıllarda Karadeniz'in bir kasabasında görev yaparken, bir akşam misafirliğe gitmiştik. O akşam hava oldukça yağışlıydı. Geri dönerken eve erken varmak için bir fındık bahçesinin içinden gitmeyi tercih ettik.

Fındık bahçesinden gitme fikrinin hiç de iyi olmadığını çamurlara batınca anladık. Çocuk kucağımda eşim önümde ilerlerken, ayağım sünger gibi yumuşak bir kütleye takıldı, düşmemek için kendimi zor tuttum.

Ayağımın takılmasıyla yerden bir inilti sesi geldi. Karanlıkta ne olduğunu fark edemedim.

"Kimsin?" diye seslendim ama cevap gelmedi.

Durdum daha iyi seçmek için eğildim baktım.

Fındık ağacının altında köhne bir süngerin üzerinde yatan bir adam gördüm.

Tekrar kim olduğunu sorunca hafifçe doğruldu;

"Ne yapacaksın ben kimim? Beni rahatsız etme!" dedi.

Çocuğu eşime verdim, adamın yanına çömeldim. Kibriti yaktım yüzüne baktım, tanıyamadım. İlçede yeni olduğum için tanımamam normaldi ama bir şeyler yapmam gerektiğini biliyordum. Onu orada yağmurun altına bırakamazdım.

"Kalk burada hasta olursun amca, kalk gidelim!" dedim.

"Nereye gideceğim evladım, benim evim barkım, kimim kimsem yok. Hadi çek yoluna git!" diye cevap verdi.

Oturdum yanına benimle gelmesi için ikna etmeye çalıştım. Epey bir dil döktükten sonra ihtiyarın inadını kırdım. Elinden tutum ayağa kaldırdım. Ayakta zor duruyordu.

Yavaş yavaş karanlık fındık bahçesinden çıkıp hükümet konağı caddesinin ışıklarına vardık. Yaşlının Yüzüne baktım, perişan haldeydi.

Tahminen 85 -90 yaşlarında, saçı sakalı oldukça uzamış, kirli yırtık bir şapkayla, bana baktı, gülümsedi. -

Hiç bir şey demedi. Epey yürüdükten sonra bir caddeye çıktık. Sokak lambalarının ışığında adamı daha iyi seçtim. Artık ömrünün son kışına girmiş gibi umutsuzca bana bakıyordu.

"Kaç yaşındasın amca" diye sorunca sinirlendi;-

"Yaşımı boş ver beni neden yerimden kaldırdın?" dedi.-

Karşımızda duran oteli gösterdim;-

"Burada kalacaksın!" dedim.-

Bir otele baktı bir de bana;-

"Otelci beni almaz! Yalnız otelci değil bu elbiselerle kimse beni içeri almaz!" dedi.

Onun mızmızlanmasına aldırmadan otele girdik. -

Vakit epey geç olmuştu. Otelin zilini epey uzun uzun çaldım. -

Otel sahibi uykulu gözlerle kapıyı açtı, bana, bir de yanımdaki yaşlıya baktı.-

"Buyurun!" Dedi ama yaşlının otelde kalacağını anlamış gibi yüzünü buruşturdu.

"Bu yaşlı adamı tanıyor musun?" dedim.-

"Evet, tanırım, bunu nereden buldun?" dedi. -

"Nerede bulduğum önemli değil, bak zavallı sırılsıklam. Bu gece burada kalacak!" deyince otelci reddetti;

"Bu adamı bu haliyle alamam!" diye cevap verdi.-

"Alacaksın, bedeli neyse ödenecek!" deyince biraz yumuşadı. -

Küçük tek bir yataklı oda gösterdi. Yaşlıyı odaya teslim ettim, sırılsıklam halimizle eve gittik.-

Ertesi gün sabah erkenden adamı otelden almak için otelin kapısını çaldım.-

Mükemmel HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin