chapter 10

90 14 7
                                    


    Bu gün kasvetli geçen bir perşembeydi. Öğleden sonraki ayinden sonra Taeyong koridorlarda ne yapacağını bilmez bir şekilde dolaşırken, sağ elinin bileğinin biri tarafından  kavradığını hissetmişti. Daha bileğini kavrayan kişinin kim olduğunu görmeden bile, kim olduğunu anlamıştı. Rahibin büyük eli onu bileğini sımsıkı tutuyor ve onu koridorun solunda kalan geniş dikdörtgen kolunun hemen arkasını doğru çekiyordu.  Az sonra her ikiside sütunun arkasındaydı. Jaehyun konuşana kadar birbirlerine bakmaya devam etmişlerdi.

"Bu kiliseyi terk etmelisin."

Taeyong'un, Jaehyun'un söylediği ani ikaz ile kafası karışmıştı.  "Neden efendim?"  Sesi Jaehyun'un akıl sağlığı için fazla masumdu.

"Bir rahip olarak mesleğimi yerine getirmeme hiç yardımcı olmuyorsun.  Seni her gördüğümde duygularım ve arzularım ruhuma musallat oluyor."  Taeyong'un bileğini bırakmıştı. Taeyong ile göz teması kurarken tekrarlamıştı, "Bu kiliseyi terk etmelisin."

Taeyong çelişkili hissediyordu. Bir yandan, Tanrı'ya hizmet etmek ve kilisenin çalışanı olarak görevlerini yerine getirmek için kalmak istiyordu.  Öte yandan, Jaehyun'un isteği üzerine ayrılmak istiyordu.  Kararını vermesi birkaç saniye sürdü.

"Peder Jaehyun, ben bu kiliseden ayrılamam. Ben Tanrı'ya hizmet eden biriyim ve görevlerim var."  Kesin, kendinden ve kararından emin bir şekilde konuştu.  "Ama sizi kilise sınırları içinde görmemi, ziyaret etmemi istemiyorsan, buna saygı duyarım."

Uzun bir süre birbirlerine baktılar.  "Seni istememem gerekiyor Taeyong."

"Benim de seni Jaehyun." Taeyong'un sesi inanılmayacak kadar yumuşamıştı. Jaehyun'a sadece adı ile hitap ederken kıpkırmızı olmuştu.

Az sonra Jaehyun'un dudakları Taeyong'unkilerin üzerine baskı yapıyordu. Taeyong'un belini kavradı ve onu zaten sırtının dayalı olduğu sütuna daha da ittirdi.

Taeyong, Jaehyun'a yol açmak istercesine kısık bir inleme eşliğinde hafifçe nefes verdi, bu nefes eşliğinde Jaehyun da Taeyong'un sesini daha fazla duymak istiyormuşcasına dilini içeri kaydırdı.

Taeyong misilleme olarak Jaehyun'un dudağını ısırdı, ve elleri de Jaehyun'un gövdesindeydi.

Jaehyun bir elinin Taeyong'un belinden uzaklaştırarak alt taraflarına doğru uzandı. Nefes almak için bir saniyeliğine ayrıldılar ama hemen sonra tekrar bir araya geldiler. Bir yandan Jaehyun'un dokunuşları ile titrerken bir yandan da Jaehyun'a sımsıkı sarılıyordu Taeyong. Jaehyun, Taeyong'un  ne kadar sertleştiğini kasıklarına uygulanan baskı yüzünden hissedebiliyordu, bir yandan da aynı baskı yüzünden o da iyi durumda değildi.

Taeyong'u az önce nasıl aniden öptüyse aynı anilikle ve hışımla şimdi de penisini okşuyordu. Taeyong ses çıkarmamak için elinden geleni yapıyordu ama Jaehyun'un eli giderek daha hızlı hareket ettiğinden inlemelerini tutmak gitgide zorlaşıyordu. Sesini kontrol altına almak bir yanda dursun, daha fazlasını istediği için Jaehyun'un yüzüne doğru yalvarıyordu adeta.

Jaehyun, Taeyong'u kucağına alarak önünde durdukları sütunun hemen yanındaki salona girmişti. Salondan kimsenin olmadığını biliyordu ve bu yüzden şanslıydılar.  Taeyong'u salondaki duvara yapışık ahşap masalardan birine oturttu. Taeyong, Jaehyun'un saçını sıkıca kavradı ve onu hafifçe kendine çekti.  Doruğa ulaştığını hissediyordu, iniltileri her saniye daha da nefes kesici hale geliyordu. Jaehyun, Taeyong'un boynunu emmek için başını aşağı doğru hareket ettirdiğinde Taeyong o kadar uyarılmıştı ki sesinin desibeli falan umrunda değildi artık. Jaehyun'un eli ise sesi bastırmak için bir kaç saniye içinde havaya kalktı. Ellerini Taeyong'un dudaklarına yerleştirerek, inlemeleri sadece onun duyabileceği bir hale getirmişti.

Taeyong zevk yüzünden kendinden geçerken çıkardığı sesler daha pervasız ve tutkulu bir hale gelmişti, Jaehyun ise bunu duydukça Taeyong'un dudaklarına ulaşmaya çalışıyordu.  Eli Taeyong yüzünden sırılsıklamdı. Bir yandan onu öperken bir yandan da ellerini Taeyong'un pantolonunun kumaşına siliyordu.

Taeyong'un narin ve hafif bedenini masadan kaldırıp salondaki kadife kılıflı oturaklardan birisine konulandırdı. Ellerini yavaşça ondan uzaklaştırırken bir yandan da ona öyle bir şaşkınlıkla ve pişmanlıkla bakıyordu ki bu bakış ölü bir adamı canlandırabilirdi. Jaehyun ne yaptığının farkındalığını fazlaca yaşarken başını olanlara inanmak istemeyerek sallıyordu. Hızlıca gözlerini Taeyong'tan çekerek, utanç içinde oradan uzaklaştı. Diğer yanda Taeyong ise koca salonda kafası allak bullak bir şekilde kalmıştı. Bir yanı cennetteymiş gibi hissediyordu ama bir yanı tarifsiz bir huzursuzluk duyuyordu.
Jaehyun yanından ayrıldığından beri tek bir sesli nefes dahi almamıştı, hızlıca kendini temizlemeyle uğraştı ve salondan uzaklaştı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 15, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

a thousand small sins + jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin