❉ Yabani| Bölüm 28 ❉

60.8K 2.1K 143
                                    

"Ne oldu?" " Elimle sus işareti yaparken Karan'ın kaşları çatıldı. Arkamızdaki insanlar bizi ittirdiği için hala yürümeye devam ediyorduk.

Yüzümdeki şaşkın ifadeye baktı ardından insan kalabalığından sıyrılmamızı sağladı.

"Ne oldu? sanki şeytan görmüşsün gibi oldu yüzün."

Alaycı sesi olmasına karşın ciddi bir şey olduğunun farkında gibiydi. Gözlerimle ifade etmeye çabaladım ama gözle anlatmak öyle uhrevi bir şeydi ki bu adamın anlayabileceğini pek sanmıyordum.

Bakışlarımı takip ederek baktığım yere bakışlarını çevirdi. Bakışları Cihan'ı bulduğunda bana döndü.

"Onu tanıyor musun?" Kafamı bilinçsizce salladım. Gözleri tekrar Cihan'a çevrilirken kendimden beklenmedik bir biçimde çenesinden tutup kendime çevirdim.

"Dikkatli bakma oraya, o da farkederse beni tanır. Tüm çabalar boşa gider."

Sesim küçük bir kız çocuğunun masumiyetiyle çıkmıştı.

"Kim bu?" Sesi anlamlandıramadığım bir şekilde değişik çıkmıştı. "Amcamın oğlu."

Yüzündeki sinir kasları gerilirken "Başka bir yakınlığınız var mı?" Nefesimin kesildiğini hissederken Karan'ın gözlerinden gözlerimi kaçırarak hayır dedim.

Gevşek bir şekilde sevgilim olduğunu söyleyemezdim ki.

"Seni tanımayacak. Yürümeye devam et." Kafamı telaşla sallarken Karan dudağını yukarı kıvırarak beni adeta sürüklemeye başladı. Sadece kendi bildiğini okuması sinirlerimi bozuyordu. Niye sürekli böyleydi hı? Bir iki saç rengi, giyim tarzı değiştirdim diye tanımayacak değildi ya beni Cihan. Ayrıca eski sevgilimdi. Her ayrıntımı hatırlardı bu adam.

Gözlerimin rengini biliyordu, yüz hatlarım da değişmemişti keza. Tanımazsa şaşırırdım.

"Karan tanıyacak beni." Dedim titrek bir sesle. Karan fısıltıyla karışık "Sus!" Dedi.

Susmak zorunda kalıp her şeyin mahvolmuş olacağı o zamanı bekledim. Tam Cihan'ın önüne geldiğimde hala farketmediği için rahat bir nefes alırken bakışlarını telefondan kaldırdı, gözleri bir şeyle buluşurken yüzünde kocaman bir gülümseme peydahlandı.

Dünya'nın o an durduğunu zannettim. Bu aşkın emaresi değildi artık, daha çok tutsaklığın korkusuydu. Çünkü Cihan'da onlar gibiydi. Beni gerçekten tanırsa olacakları düşünemiyordum ki.

Özgürlüğün tadını bu kadar tatmışken tekrar kendimi bir kafesin içinde, hapsolmuş bir şekilde hissetmek istemiyordum. Gerçi bir şey hissedeceğimden de emin değildim. Ölüm fermanımı imzalamıştı Hazar'ın babası.

Hayat çok garipti, mesela kampüse ilk girdiğimde herkesin hayatı benim gibi entrikalı falan zannetmiştim ama insanlar basit şeyleri kovalıyor, sadece bir gününü geçirecek şeyler istiyordu. Ben mi gariptim, insanlar mı garipti bilmiyorum...

İnsanlar'ın basit düşünceleri beni kesmiyordu, kesmemekle de kalmıyor beni delirtiyordu açıkçası. İnsanlar nasıl böyle basit şeylerle mutlu olabiliyordu kolayca?

Kalabalıklar arasında ben kendimi bir türlü kalabalık hissedemezken insanlar nasıl başarıyordu bu olguyu?

Yavaşça yürümeye devam ederken Cihan eski model arabasının kaputundan kalkıp bize doğru yürümeye başladı. Kulaklarımın yandığını hissediyordum. Bize doğru yaklaştıkça zihnimin buğulandığını, düşünmeyi unutan, mantıklı tarafımı yitirdiğimi düşünüyordum artık.

YABANİ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin