Dilenci Sandığımız Dede

82 78 3
                                    

Eşi yurt dışında çalışan üç çocuklu bir ev hanımı, bahar yağmurlarının sıklaştığı bir öğle vakti çalan kapısını açar merakla. Dışarıda ıslanmış ve yaşlı bir ihtiyar durmaktadır. Dış görünüşü ve ruh hali itibariyle dilenciye benzetir onu ancak sanıldığı gibi değildir iş.

Genç kadından yemek ister biraz. "Kızım..."der, "yoldan vardım, acıktım, beni doyurur musun?" olgun bir sesle. Kadın buyur eder onu girişteki müsait bir yere oturtur. Bir şeyler hazırlar ve getirir tepsisini koyar önüne. Yaşlı dedenin yüzünden hüzün akmaktadır. Çocuklarıyla yemek yiyen dedeyi izler genç kadın pencerenin önünden. Yağmur da yavaş yavaş kesilir. Artık sadece kaşık sesleri duyulur, derin sessizliğe bürünür her yer ve pırıl pırıl olur yağmurun etkisiyle bağ ve bahçeler. Dede yemeğini bitirir, pencere kenarında kendisini seyreden genç kadına döner ve şöyle dua eder,

"Allah seni ve bu evi hiç darda koymasın, elin hiç boş keseye gitmesin, Allah sizi yaklaşmamış belalardan korusun, eşine de bol kazançlar nasip etsin, işi rast ve kolay gitsin, şu çocukları size, sizi de onlara bağışlasın, bu haneye hiç darlık uğramasın..."


Amin, der genç kadın. Çocuklardan en küçüğü olanları izler. Yaşı dokuz civarındadır. İhtiyar adam gittikten sonra genç kadın kendi kendine bir şeyler söyler. Çocuk olan biteni anlamaya çalışır da anlayamaz. Bu olayı hiç unutmaz. Yaşı kemale erdiğinde, ilim tahsil ederken bu tür olayların sık yaşandığını anlatır hocası mektepte onlara. Hafta sonları annesiyle buluştuğunda, yıllar önce yaşadıkları, eve gelen ve onlardan yemek isteyen dedeyi konuşurlar. Annenin gözleri dolar. Genç adam ise duygulanır. "Biliyor musun" der anne oğluna;

Her ne dua ettiyse kabul etti Mevla. Baban ağır işlerde çalışırken bir çok kaza atlattı ve yara almadan kurtuldu. Ben ise yalnız bir kadın olarak sizi büyüttüm. Bir gün olsun darda kalmadım. Kul isterse Yaradanından kullar gibi eli dar değildir yaradan, verir bol bol yarattığı rızıktan. Bizi de o ihtiyar dualadı da gitti, der oğluna. Genç adamı hüzün basar. Geçer odasına eline kalemi alır başlar yazmaya,


DİLENCİ SANDIK SENİ
Eve gelen ihtiyar, sandık seni dilenci
Babam gurbet ellerde annem burda çileci
Bizleri o büyüttü haktan bolluk diledi
Geldin de evimize duaların dinledi
*** *** ***
O gün yağmur yağardı geldin girdin evlere
Karnın acıkmıştı çok halin dedin anneme
Bir tepsi hazırlayıp verdi sundu önüne
Yemeği bitirince dualar ettin bize
*** *** ***
Ey Allah misafiri nerden gelir gidersin
Kimsin ismin cismin ne bunu neden gizlersin
Yaradanın emriyle yeryüzünde gezersin
Bela girmesin diye eve dua edersin
*** *** ***
Bir daha gelir misin hane ve evimize
Dualı ağızlarla dua et yine bize
Senden sonra ne bela ne de yaş değdi göze
Ya Rabbim sen büyüksün gerek yok başka söze
*** *** ***
Hızırlar dolaştırır Evliya gezdirirsin
Bu dünyadan kimlere duayla el verirsin
Müntehi ve alimi dilenci gösterirsin
Onların duasıyla zalimi devirirsin
*** *** ***
Kapı kapatma derdi rahmetli dedem bize
Eve gelen her kimse aşları koy önüne
Korkma Allah büyüktür bereketlenir kese
Dilenci sandıkların Hak dostuysa gelirse

*** *** ***
Elin dara gitmesin Rabbim bela vermesin
Şu güzelim evinde hiç darlık görmeyesin
Aş ve ekmeklerin azını bilmeyesin
Diye dualar ettin ah dede sen ne iyisin
*** *** ***
Annem hatırladıkça bu konuyu açtıkça
İkimizde ağlarız o duanı yaptıkça
Yemek yediğin yere uzun uzun baktıkça
Tekrar gel yemekler ye burada acıktıkça
*** *** ***
Kainatı yaratan kıskanmıyor da senden
Ne diye kıskanırsın ekmeğin isteyenden
Aç kapını elini dualar al yiyenden
Hainlik belaları toplar çeker edenden
*** *** ***
Korkmadı anacığım buyur etti sofraya
Dilenci dede sandım oturdun da oraya
Ne iyi ettin geldin dua ettin Allah'a
Bizler için istedin güzel şeylerden yana
Sinan KORKMAZ

Mükemmel HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin