~17~

683 60 10
                                    

Bölüm şarkısı Boy Epic- Scars

Keyifli okumalar...

-------------

Aniden açılan kapı nedeniyle refleks olarak oturduğum yerde irkilip hemen arkamı döndüm ve Rüzgarın saf öfke barındıran gözleri ile karşılaştım. Gözümde birikmiş olan yaşları hışımla sildim. Rüzgarın az önce öfkeli ifadesi donuklaşmıştı. "Çık odamdan." Diye tısladım titrek sesimle. Beni duymazdan gelerek "Neden ağlıyorsun?" diye sordu. "Sana odamdan çıkmanı söyledim!" diye bağırdım bu kez. Oturduğum sandalyeyi ittirerek ayağa kalktığım için sandalye yere düşmüştü ama aldırmadım. Öfkeyle Rüzgâra bakıyordum, istediğime saygı duymayıp tekrar yanıma gelmesine oldukça sinirlenmiştim. Rüzgar bana doğru birkaç adım attı ve önümde durdu. Yüzünden yine hiçbir ifade okunmuyordu.

Sinirlendiğim için dolmuş olan gözlerimi kırpmıyordum. Yine de daha fazla dayanamayan bir damla yaş düştü gözlerimden. Hızla göz yaşımı silmek için kaldırdığım elimi Rüzgar bileğimden yakaladı. Diğer boşta kalan elini yüzüme yaklaştırdı ve elmacık kemiklerimden yavaş yavaş aşağıya inen gözyaşımın üzerine işaret parmağı ile bastırdı. Gözlerini gözlerime sabitlemişti.

Parmağını yanağımdan çekerek önüme düşmüş asi saç tutamıma götürdü. Sanki dünyanın en önemli işini yapıyormuşçasına, özenle kulağımın arkasına götürdü. 'Gözlerinde boğuluyorsun aptal!' Diye uyaran iç sesime kulak verdim. Kendime gelerek Rüzgarın etki alanından çıktım. Az önce olanlar da neydi öyle? Kabul ediyorum, etkilenmiştim.

"Neden ağladın ufaklık?" diye yineledi sorusunu. "Çıkar mısın?" diye tekrar rica ettim bende. Bana doğru bir adım atarak açmış olduğum mesafeyi kapattı. Baş parmağını çenemin altına yerleştirerek eğik boynumu dikleştirdi. Tekrar etkisine kapılmamak adına suratımı hışımla çevirdim. "Pekala, ben çıkarım." Dedim ve vücudumu kapıya çevirdim. Daha ilk adımımı atmıştım ki bileğimde bir baskı hissettim. Aniden beni kendine çevirdi. Bileğimi tutan elini omzuna doğru yaklaştırırken diğer elini çoktan bel boşluğuma sarmıştı. Elimi kendi omzuna bıraktı ve daha demin bileğimi tutan elini de belime yerleştirdi. Çok... Çok yakındık. Bu sefer geri çekilecek gücü kendimde bulamadım.

"Neden ağladın Doğa?" bıkmadan hala aynı soruyu sormaya devam ediyordu. İnat ederek bir yere varamayacağımı anlayarak bir cevap verdim, hoş zaten bu mesafedeyken ona karşı da koyamazdım zaten. Diğer boştaki elimi de diğer omzuna koyarak "Burada olmayı istemiyorum."dedim. Asıl ağlama nedenimi söylemesem de bu da etki eden nedenlerden birisiydi. "Bana burada olmayı isteyen birini göster." Haklıydı. "Ama ben burada olmayı hak etmiyorum." "Burada ki kimse burada olmayı hak ettiğine inanmaz." Az önceye göre daha yüksek bir ses tonuyla "Ben deli değilim!" dedim. "Burada ki kimse..." "Ah, tamam kes şunu!" diyerek sözünü kestim.

Sanırım verdiğim tepkim üzerine gülümsedi. Neden gülümsediğine anlam veremesem de onu bu halde görmek beni de gülümsetti. "İşte böyle ufaklık." Diye çok yavaşça fısıldadı. İşte o ses tonu. Tüylerimi tekrar diken diken etmişti. Tekrar söylüyorum, bu ses tonunu kullanması hak-sız-lık!

Dudaklarından verdiği sıcak nefesi dudaklarıma çarpıyordu. Dudaklarına bakmamaya özen göstererek gözlerimi onun omzunda duran elime çevirdim. "Dosyamı okuyabildin mi?" gözlerimi tekrar gözlerine sabitledim. Doğru söylemeyi seçerek "E..evet." Dedim. Cevabım üzerine başını eğip gözlerini yumdu. Dosyasında yazan şeyleri görmemi istemediği çok belliydi. Gözlerini açıp tekrar gözlerime sabitlediğinde az önceki hareketinin güç toplamak için olduğunu anlamıştım. Belki de o anları ona tekrar yaşatmıştım. Kendimden utandım.

"Hepimizin bir hikayesi var ha?" boş gözlerle ona bakıyordum bir şey anlamamıştım. 'Boş mu?' şimdilik seni duymazdan geliyorum.

"Senin burada olmayı hak etmediğin gibi bende burada olmayı hak etmiyorum." Onu taklit ederek "Burada ki kimse..." demiştim ki lafımı kesti. Dediği her bir kelimede gözlerim daha da açılarak onu dinledim.

"Evet burada ki kimse üvey annesinin yalanları yüzünden buraya gelmedi." "Na..nasıl? Nereden biliyorsun?" "Burada olmadığın bir hafta bende senin dosyalarını karıştırmış olabilirim. Dosyanda şizofreni olduğun yazıyor fakat seni izledim. Şizofreni özelliklerini taşımıyorsun." Dosyamı karıştırdığı için rahatsız olmuştum. Sonuçta o dosya benim özelim sayılırdı. Ben onun dosyasını kendimi korumak için karıştırmıştım. Sorsaydım kesinlikle anlatmazdı. Ya da şu an sadece kendi vicdanımı susturmaya çalışıyordum.

Her ne kadar sormak istemesem de dayanamıyordum. "Ailen.." demiştim ki hemen "Soru sorma. Sadece senin dosyanda olduğu gibi benim dosyamda yazılı olanlar da doğru değil." Rüzgarın dosyasında da şizofreni olduğu yazıyordu. Bunun yanında bir sürü madde daha vardı. Şizofreni hakkında pek bilgi sahibi olmasam da birkaç şey biliyordum. Kendi uydurdukları bir şeye gerçekmiş gibi inandıkları bunlardan birisiydi. Aklımdan çıkartmaman gereken bir şey vardı ve o da burasının bir akıl hastanesi olmasıydı.

"Doğru söylediğini nereden bilebilirim?" diye sordum tereddüt ederek. "Bilemezsin." Cevabı beni hiçte tatmin etmeyen bir cevap olmuştu. "Bana güvenmelisin Doğa."

"Sana güvenmemi sağla Rüzgar."

Cevabım üzerine Rüzgar beni bıraktı ve bir adım geriye gitti. Kendimi boşluğa düşmüş gibi hissetsem de hemen toparlandım. Arkasına dönüp çalışma masamın üzerinde duran kitaba dokundu. "Veronika ölmek istiyor." Diye seslice okudu. Kafasını bana çevirip "Biliyor musun?" diye bir soru yöneltti. 'Hayır' anlamında kafamı sağ ve sola salladım. Suratına çarpık bir gülümseme yerleştirerek konuştu. "Akıl hastanesine yatırılan bir kız. Şizofreni hastalığına yakalanmış bir erkeğe aşık olur." Neyi ima ettiğini anlamıştım. Savunmaya geçerek konuştum. "Sana aşık değilim!"

Kapıya yöneldi. Birkaç büyük adımda kapıya varmıştı. Kapı kulpunu kavradığında "Şimdilik, şizofren değilim belki ama sende bana aşık olacaksın ufaklık." Dedi ve kapının kulpunu indirerek odadan çıktı.

Zamansız AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin