XLV- "KORKULAR"

74.7K 6.7K 6.4K
                                    

Sevgili Karadere konağı misafirleri,

İkinci kitabın finaline adım adım gidiyorken benim için bir geçiş bölümü tadında bir bölümle geldim. İnstagram açıklamasını görmeyenler için söylüyorum; bölümlerin arasındaki zamanı kısaltarak ikinci kısmın finaline hızla ulaşmayı hedefliyorum. Üçüncü kısım final kısmı. (Ay ilk defa final dediM galiba...) Bölüm bittikten bir iki saat sonra hemen bir sonraki bölümün sayacını instagram hesabımızda açacağım ve hızlı hızlı yaz bizim diyerek ikinci kısmın final bölümüne va ra ca ğız! 

Yıldıza basar mısınız? 

Gerçekten, lütfen. Hatta bir önceki bölümde de doldurmayan epey kişi var o yıldız kutucuğunu. Kırmayın beni. 

Bir de uzun zaman oldu buralara gelmeyeli, yorum eksikliği çekiyorum doktorum dedi ki 1453x1453 doz yorum okumam gerekiyormuş. Doktor söyledi, Efsun'un Fetih dozunu hemen kabul ettiniz lütfen benimkini de kabul edin. Sonuçta derin bir hukukumuz var. 

Buradan yıldızın yanındaki kutucuğu twitterda #SerçeyiÖldürmek etiketini lütfen boş bırakmayın. 

Instagram: serceyioldurmekofficial





"Evrim Teorisi kediler üzerinden açıklanabilirmiş."

Dudaklarım hafif aralık her an ıslık çalabilecekmiş gibi dursa da bir uğultu dahi çıkmazdı ağzımdan. Çok sessiz çok temkinliydim. Avucumun içinde kalbinin atışını hissettiğim bir can, diğer elimde biberon nefes alış verişim dahi yavaş yavaştı. Ben rahatsız olur diye ses çıkarmıyordum ama Fetih oturduğum yerin arkasından bana eğilmişken konuşuyordu. Tabi kısık sesle.

"İlk bulduğumuzda bir böceğe benziyordu," diye dediği şeyi açıklamaya başladı. Gözleri henüz açılmamış ama büyüdüğünü hissettiğim yavrunun yorulduğunu hissettikçe biberonu bir an çekiyordum. Dinlensin diye. Minicikti. O kadar minikti ki hiçbir şeye tutunamıyordu. Ve ben günlerin sonunda onu emzirebilmiştim. İçim içime sığmıyor ama temkinli oluşumdan taşmıyordu da.

"Günler geçti ve şu an bir fareye benziyor."

Dudaklarımı birbirine bastırarak gülümsedim Fetih'in başının yakında olduğunu bilerek saçlarımı çenesine sürttüm.

"Bunun bir kedi yavrusu olduğuna yüzde yüz emin miyiz?" bu soruyu sormak için ne kadar geç kaldığını bilmem farkında mıydı? Başımı geriye doğru düşürüp ona baktım.

"Dokunmak ister misin?" gözlerini küçülttü, yüzü biraz tuhaflaştı ve benle kedi arasında gitti geldi gözleri.

"Cık." dedi önce. Avucuna bırakıp kaçsam eli ayağı tutulacaktı sanki. "İstemem. Fareye benziyor."

Zorlamadım ve tekrar elimdeki yavruya baktım. Biraz daha sabretmem gerekiyordu. Gözlerini tamamen açacaktı önce sonra Fetih'in onu başka bir hayvana benzetemeyeceği kadar bir kediye dönüşecekti. Tüyleri artacaktı bir kere. Daha kıpır kıpır olacaktı. Hem zaten şu an hareket edeceği alan çok dardı.

İkimiz de öylece süt tozunu içişini izledik. Fetih birkaç kez fotoğraf çekti, uzaktan uzaktan kendince yorumlarda bulundu, fare olduğunu bastırdı, beslenmesiyle alakalı birkaç soru sordu, günlerdir kaldığı yere bir kalite kontrol yaptı.

Ben ona "Fetiih," diye seslenene kadar kendi halinde takıldı. "Şimdi buradan çıkaracağımız gün eve götüreceğiz ya," dedim biraz da öyle olmasını temenni ederken. Bunu hiç konuşmamıştık, ben kafamda öyle kurmuştum. "Evdekiler kabul edecekler mi?"

Halbuki daha da büyük bir ayrıntı vardı ortada. Diğerleriyle zaten çok içli dışlı olamazdı ama Fetih'le dört duvarı paylaşacaklardı. Paylaşabilecekler miydi ya da? Benim sorduğum sorunun ötesinde o da ne düşündü biliyordum. Yavruya baktı bir süre, sinesinin yükselip indiğine şahit oldum. "Onu o zaman konuşuruz, takma kafana sen."

SERÇEYİ ÖLDÜRMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin