13. BÖLÜM

561 87 5
                                    

Birçok insan omegaların kızışma döneminin grip olmak gibi olduğunu söyler; hastalık yıkılan bir dağ gibi gelir ama ilaç alınca iyileşir. Fakat alfaların kızgınlık dönemleri farklıdır. Daha çok, aşırı alkol içmekten kalbi mahvetmek ve ruhu incitmek gibidir. Sarhoşken dünya alt üst olur, uyandıktan sonra ise hiçbir şey hatırlanmaz. Kızgınlık döneminde de zaman kanunu olmaz. Bir anda nerede ve ne zaman geleceğini, ne gibi sonuçlar doğuracağını kimse bilemez.

Tu Yan o gün Gu Chenbai'nin villasında görünmemeliydi.

Bunu söylemesi de tuhaftı ama Tu Yan, altı yıllık lise ve dört yıllık üniversite süresince çok erken yaşta ailesinden ayrı yaşamaya başlamıştı. Ayrıca bundan sonraki üç yıllık çekimler boyunca sürekli hareket hâlindeydi.

Evlilikten boşanmaya kadar toplam yarım yıl, Tu Yan'ın yaşam deneyiminde çok uzun bir süre sayılmazdı.

Ancak o gün tekrar bu villaya adım attığında, gerçekten de dış dünyadan kopmuş gibi hissetti. Sanki tüm hayatını burada Gu Chenbai ile geçirmişti; bu evin her parçası ona nostaljik hissettiriyordu. Ne yazık ki bu his yalnızca bir duygu taşmasıydı. Gerçek şu ki, önceki gün öğleden sonra Gu Chenbai ile birlikte boşanma belgesini almak için Sivil İşler Bürosuna gitmişler ve aralarında hiçbir alaka olmayan iki kişi olmuşlardı.

Avluya girdi, saçakların altında durdu ve kapı kolunu çevirmeden önce yarım dakika tereddüt etti.

Burada ne yaptığını bile bilmiyordu. Geride bir şeyler bırakmak gibi bahaneler üretmeye çalıştı ya da şu anda yaşadığı yerde su ve elektrikle ilgili bir sorun olduğunu söyleyebilirdi. Ancak bu mazeretleri düşündükçe onları birer birer yıktı. Yine tanrılar ve iblisler iş başındaymış gibiydi.*

[Ç/N: (鬼使神差) Sanki eylemi destekleyen hayaletler ve tanrılar varmış gibi; kişinin beklemediği bir şeyi bilinçsizce yapması.]

Gu Chenbai'nin bu saatte evde olmaması gerektiğini düşündü ama maalesef oturma odasına girer girmez Tu Yan, uyarılmaksızın onu saran yağmurdan sonra orman misali nemli havayı ve yatak odasından gelen güçlü bir odunsu kokuyu hissetti. Bu koku burnuna doldu, onu cezbetti ve Gu Chenbai'ye doğru yürümesine yol açtı.

Tu Yan yatak odasının kapısını açtığı anda pişman oldu.

Her zaman nazik bir gülümseme taşıyan Gu Chenbai'yi yatağın başında sessizce sigara içerken gördü. Tu Yan soluk dumanın diğer tarafında Gu Chenbai'nin yüzünde anormal bir kızarma olduğunu fark etti. Adem elması ve gözlerinin kenarı arzuyla süslenmişti ama mücadeleden çoktan vazgeçmiş gibiydi. Fazla sakin görünüyordu ve sadece ara sıra bir duman çekiyor, sonra yalnızlık ve umutsuzluk içinde pencereden dışarı bakıyordu.

Bu kırılgan bir görünüm Tu Yan'ın daha önce hiç görmediği bir şeydi.

Gu Chenbai'nin zavallı yanı, Tu Yan'ı kendisinden daha çok sevmesiydi.

Asla Tu Yan kadar bencil ve benmerkezci olamazdı. Önceki gün boşanmışlardı ve Tu Yan bugün onu özlediği için derisini kalınlaştırıp onu bulmaya gelmişti.

Gu Chenbai kızgınlık dönemini sadece kendi başına geçirebilirdi.

Tu Yan yatağa çıktı ve sigarayı Gu Chenbai'nin elinden aldı.

Gu Chenbai, son derece etkili inhibitörü Tu Yan tarafından elinden alınmış gibi hissetti. O sırada Gu Chenbai ona, "Tu Bao, beni istiyor musun?" diye sordu.

Aynı anda Tu Yan da sordu, "Gu Chenbai, beni istiyor musun?"

"Bu bir rüya mı?" Gu Chenbai kaşlarını çattı, tepkisi yavaştı.

"Rüya olarak kabul et."

Tu Yan kıyafetlerinin düğmelerini açmaya başladı, sonra çıplakken Gu Chenbai'nin kollarına girdi. Gu Chenbai yüzünü tuttu ve trans hâlinde ona baktı, kirpikleri titriyordu.

Tu Yan, birkaç saniye Gu Chenbai'nin kollarına sokuldu, sonra tekrar oturdu ve sessizce Gu Chenbai'nin yüzünü izledi. Parmağıyla Gu Chenbai'nin kırmızı gözlerine ve burnunun ucuna dokundu. Gu Chenbai bunun bir rüya mı yoksa gerçek mi olduğundan emin değildi, sadece "Tu Bao, geri döndün, geri geldin." deyip duruyordu.

"Üzgünüm." Tu Yan yumuşak bir sesle söyledi. Gu Chenbai'nin buğulu gözlerine baktı. Ertesi sabah uyandığında hiçbir şey hatırlamayacağını bilerek Gu Chenbai'nin boynuna sıkıca sarıldı ve kalbinin derinliklerine gömdüğü ama ağzından asla söyleyemediği hitap şeklini söyledi. Kısık bir sesle, "Koca, yanılmışım." dedi.

Gu Chenbai, Tu Yan'ı göğsüne çekti ve "Tu Bao'mu kirlettim," diye mırıldanırken Tu Yan'ın yüzünü pijamasının kollarıyla sildi.

Tu Yan, Gu Chenbai'nin aklının şu anda bulutlu olduğunu biliyordu, düşünmeden edemedi: Bugün başka biri gelseydi, o da Gu Chenbai ile yatağa girebilir miydi?

Sonuçta hiç kimse Gu Chenbai'nin insanı günaha sürükleyebilecek cinsel çekiciliğini reddedemezdi.

Tu yan üzüntüyle, "Ben Tu Bao değilim," dedi.

"Öylesin," dedi Gu Chenbai inatla, "Süt aromalısın, senden daha tatlı kimse yok."

Gu Chenbai'nin aklının biraz da olsa başında olduğunu düşündü ama bunun hakkında fazla düşünecek zamanı yoktu. Feromonlar vücudundaki her hücreye çoktan girmişti; ortalıkta yaygara koparıyor, çılgınca kabarıyor ve alfanın girmesi için yalvarıyorlardı.

"Beni suçlamıyor musun? Gu Chenbai."

Gu Chenbai ona kafası karışmış bir şekilde baktı, "Seni suçlayacak ne var?"

Tu Yan gözyaşlarını tuttu ve "Beni suçlama. Ben de senden boşanmak istemiyorum. Boşanma anlaşmasını imzalamayı kabul eden sendin. Kim senden imzalamanı istedi? İmzalamasaydın boşanmak zorunda kalmazdık."

Konumları tersine döndü; Gu Chenbai kendini ona bastırdı, elini karnına koyarak onu ikna etti, "Tu Bao, bana küçük bir tavşan ver, tamam mı?"

Hamile kalmasına neden olacak yere girmek de dahil olmak üzere, daha önce Tu Yan'ın yapmasına izin vermediği birçok şeyi yaptı. Tu Yan yarım dakikalığına afalladı, ardından öfkeyle Gu Chenbai'nin omzuna yumruk attı.

Daha sonra Tu Yan, uyanmadan önce Gu Chenbai’nin pijamalarını giymesine yardım etti, ardından kederli bir şekilde gizlice uzaklaştı, övgüye değer eylemini ve itibarını gizledi.

Ancak tüm kötü şeylerin iz bırakacağını düşünmüyordu. Yarım aydan fazla bir süre sonra, Gu Chenbai'nin midesine gömdüğü küçük fide sonunda açmıştı, onu yalnız bırakmaya isteksizdi.

Bölüm Sonu. 

Limited Possession [BL] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin