XLVI- "TEHDİT-İ İADE"

81.1K 6.1K 5.4K
                                    

Sevgili Karadere konağı misafirleri,

Bölümde yazım hatası fazlaya bilin ki uygulama yaptığım şeyleri bir türlü kabul etmedi.

Yıldıza basalım mı? Yorumları da her bir tarafa saçarsak... Ben de birkaç saate yeni bölüm sayacını açacağım. Artık böyle, evet:)))))

Instagram; serceyioldurmekofficial


Fetih'in ağzından bir küfür duyuldu bu gece bize atılan mesajlara bile odaklanamayacağımız şeyler yaşanmaya başladı. Kapının açıldığını bile o an idrak edemedi. Cebinden telefonu çıkardı. "Zeliha dışarıda." Diye içimi titretecek o cümleyi kurdu. Zeliha dışarıda.

Film sona geldi Dila'nın herkes eninde sonunda bu eve gelir, o kapıyı çalar cümlesini duydum. O zaman kabul görmediğim ve çok saçma bulduğum o anlamsız sözler bir bir doğruya çıktı. Burası yıkılmayan tek kale. Herkes günün birinde gelir bu kapıya. Bir canı alsa da, bir can doğursa da.

Eninde sonunda bu kapıya gelenleri Fetih hariç herkes fark etti. Elinden tuttuğu genç kadına baktım, gözleri neredeyse kan çanağına dönmüştü. Kirpiklerinin ıslaklığını buradan bile fark ettim, kimse bir adım atmayınca ben "Fetih." dedim. Bir şey yapmadıkları gibi konuşmuyorlardı da, donmuş kalmış sadece bakışıyorlardı. Fetih'in pür dikkat kulağındaki telefonda olan odağı ona seslenmemle dağıldı, benim baktığım yere baktı o da. Yüzündeki endişenin üzerinden öfkesi bir cila gibi geçti bir an bir şey yapacak sandım. Yumruk olmuş elini ısırdı "Açmıyor." dedi telefonu kulağından çekerken. Hiçbir şeye odaklanmadı yine telefona baktı, hedefinden şaşacak halde değildi. Bu kez Zeliha'yı aramadı. İsmi tam anlamıyla okuyamasam da Zeliha değildi.

"SİZ KAFAYI MI YEDİNİZ?!" Zühre'nin deli halini her gün görüyordum ama ilk kez sesi konakta yankı yaptı. Öyle ki kısa süre sonra Kürşat'ı da merdivenlerde gördüm.

"Kim kullanıyordu arabayı?" diye tekrar sordu Osman Bey. Olduğum yerde gelen iki kişiye bakarken hâlâ Zeliha kısmı oturmamıştı ki kafamda bir endişe ya da korku yoktu vücudumda. Devran denen adamın boşta olan eline baktım. Kanlıydı. Kan kurumuş elinin çizgilerini belirginleştirmişti.

"Yenge." Dedi sadece. Ötesine bir cümle bulamadı, cümle orada bitti.

"Açmıyor." diye devam etti Fetih. Sesindeki tokluk kayboldu Urfa soğuğunun başaramadığı şeyi titreyen sesi başardı. Üşüdüm o an. Tüylerimin diken diken olduğu, içimin bir an çekildiği çok kan emen bir üşümeydi bu.

Zeliha dışarıdaydı. Ulaşılamıyordu. Kan dökülmüştü. Kız kaçırılmıştı. Zeliha dışarıdaydı. Tekti. Kim vardı ki yanında?

"O da açmıyor, amına koyayım o da açmıyor!" Fetih'in eli ensesine gitti hışımla saçlarını çekiştirdi. Hiç ara vermeden tekrar aradı ve benim gördüğünden bile zar zor emin olduğum adama döndü. "Zeliha'ya bir şey olursa," işaret parmağını ona doğru salladı. Zeliha bir şey olmasından korkuyorlardı. Zeliha dışarıdaydı. Ulaşılamıyordu. Savunmasızdı. Kim ne yapacaktı? Onun bu olayla ne alakası vardı? Neden bunu düşünüyorlardı?

Kürşat yanımızda bitti defalarca kez ablasını sordu durdu anne babasına.

"senin leşini yedi sülalen gelse bulamaz!"

Fetih'in gerginlikten ipince kesilen dudakları dişleri arasında ezildi, telefonu elinde ikiye ayıracak kadar sıkıyorken babası artık ben de ipleri koparacak şekilde konuştu.

"Zeliha'nın telefonu çalmayı bıraktı, ulaşılamıyor."

"Nasıl ulaşılamıyor?" dedim korkuyla. "Şarjını kontrol ettim ben yola çıkmadan önce!"

SERÇEYİ ÖLDÜRMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin