Bölüm 7

62.9K 4.9K 1.6K
                                    


Tam olarak neye ihtiyacım vardı biliyor musunuz? Beni güçlendirecek herhangi bir şeye. Korkumu saklayacak ve cesaretimi yerine getirecek herhangi bir şey... Şu an Maraz Alinin kavga etmek için şarkının 'fark var' kısmını beklerken adamlara attığı bakışları atıyordum karşımdakilere fakat ne kadar bir etkisi oluyordu orası tartışılırdı. Açıkçası bunu beklemiyordum.

İstemsizce olduğum yerde kıpırdandım gerginlikle. Tam karşımdaki adam uzun boyunun verdiği avantaj ile yukarıdan bana bakıyordu. Üzerindeki siyah spor ceketinin altına giydiği siyah kotunun ceplerine koydu elini. Gözleri tam gözlerime bakıyordu.

"Ama ayıp." dedi hiç de yumuşak olmayan bir tonda. "Ben seni bekliyorum o kadar, sen beni ekiyorsun."

"Aslında gelecektim ben..."

"Neyse." dedi dudaklarında tehlikeli bir gülümseme oluşurken. "Ben geldim bak."

Sertçe yutkundum. Bu hiç de telefonda mesajlaşmayı benzemiyordu. Bu adam bana bir koysa arşa fırlardım. Omuz kasları o şekildi yani. Balon gibi kasları olan adamın karşısında sıfır kaslı olan benim hiç şansı yoktu.

Evimi nereden bulduğunu sormayacaktım. Yetenekleriyle beraber evimizi ve özelimizi de halka arza eden annem sağ olsundu.

"Hani sana korkusuz derlerdi? Karşıma çıkmaya cesaretin yok mu?" diye sordu alaylı bir ifadeyle.

"Yoo." dedim ters bir şekilde. "Dedim ya sünnet vardı. Ordan dönüyordum ben. Pilav getireyim mi sana istersen? Pipili pilav." dedim sırıtmaya başlayarak.

Gergin ve korkulu olduğum anlarda sırıtma gibi bir huyum vardı. Evet normal değildim.

Kahverengi irisleri üzerimde dolandı. Beni baştan aşağı süzdüğünde bakışları ayaklarımda takıldı. Kafamı eğip ayaklarıma baktım. Annemin çiçekli terlikleri selam çakıyordu. Püfledim. Kendimi sert bir şekilde 'mevzuya bir girişimiz oldu' dedikten sonra 'bir de çıkışımız oldu ayooll' diyen yumuşak tipler gibi hissediyordum.

"Ya şimdi elimi öper özür dilersin ya da beraber benim mekana gideriz. Güzelce ağırlarım seni. Geçen elini ısırdığın eleman da seni bekliyor orda. Hesap verirsin hepimize, he, nasıl? Bir güzel kaynaşırız." derken elini kaldırıp omzuma sertçe koyduğunda dizlerimin üzerine çökmemek için zor tuttum kendimi.

Yutkundum. Bakışları çok sertti. Hele arkasındaki iki tane bıyıklı zebellah gibi adamlar varken 'işte geliyor özel harekat' modundalardı. Ülkücü olduklarını da hesaba katarsak bu muhtemeldi.

"Senin işin gücün yok mu ya?" dedim gülerek. "Bu ne aşağılık kompleksi böyle? Görmezden gelmek yerine ayağıma kadar geliyorsun hesap sormak için falan. Bence sen ya beni bırakırsın ya da ben tam çaprazımda geçen polis arabasına bağırırım. Adamı ne yaparlar biliyor musun?"

"Peki ben ne yaparım biliyor musun?" diye sordu üzerime yürürken.

"Ne yaparsın?"

"Seni Nataşaya çeviririm. Ya da Olga, İvana. Sen hangisini istersen." dedi. Sesinin tonunda ve gözlerinde yine namussuzluk vardı. Bu adam normal bir şekilde tehdit edemez miydi?

"Oğlum ayıp değil mi lan?" dedim alayla.

"Hasbinallah." diye sinirle mırıldandı. "Lan sen nasıl gevşek bir çocuksun. Adam ol biraz. Ağız tadıyla kavga bile edilmiyor amına koyayım." dedi omzumdan sertçe sarsarak.

"Valla reis elini öptürmek için kapıma kadar geldiğine göre ağzının tadını gayette biliyorsun." dedim onu daha da sinir etmek adına.

Gözleri inanamazca açılırken yanındaki iki adama baktı. İkisi de 'deli bu' der gibi bakıyordu.

Aferin Sümer, iyi gidiyorsun. Ayarlarını bozarsam belki dayaktan kurtulurdum.

"Biraz daha böyle konuşmaya devam edersen öpeceğin şey yumruğum olacak."

Kendini zor tutar gibi elini omzumdan çekti. Galiba gerçekten sinirlendirmiştim.

"Yanımda birileriyle geleceğim demiştim. Tek başımayım, adil bir savaş değil. O yüzden yarın-"

"Yarın falan yok. Özür dile. Hemen şimdi." dediğinde arkasındaki iki adam yanıma gelip beni omuzlarımdan bastırarak dizlerimin üzerine çöktürdüler zorla.

Dişlerimi sıkarak kafamı kaldırdım bana kafasını eğmiş kibirle bakan adama.

"Dilemeyeceğim." dedim kesin bir şekilde. Böyle kabadayı gibi gelip zorla ayaklarına kapandırmaya çalışmasına ayar olmuştum. Belki önceden özür dinleyebilirdim ama bu saatten sonra asla dilemezdim.

Ses çıkarmadan bana kaskatı ifadeyle bakmaya devam etti.

Geçen sefer adamın elini ısırarak kurtulmuştum. Şimdi Çetin'in sikiyle bakışıyordum. Kurtulmak için sikini ısıracak halim yoktu. Galiba her türlü bu dayağı yiyecektim.

"Çetin? Oğlum?!"

Arkadan gelen kadın sesiyle hepimizin bakışları arkaya çevrildi.

"Anne?"

Anne mi?

Tam olarak az önce annemin eve getirip muhtemelen 'senin için kabarmış' diye başlayan uyduruk falcı ağına düşen kadındı bu. Gözlerim şokla açıldı. Oğlancının annesi bizim evimizdeydi. Gerçi şu an çıkıyordu orası ayrı.

Kadın bu tarafa doğru gelirken Çetin beni tutan adamlara kaş göz işareti yaptığında adamlar beni nasıl çökerttilerse öyle kaldırdılar. Boğazını temizledi Çetin.

"Anne ne işin var senin burada?" diye sordu dişlerinin arasından.

"İşim var demiştim ya çocuğum." dedi kadın. Ardından bakışları beni buldu. "Sen az önce evde değil miydin oğlum ne ara çıktın dışarı? Üstelik siz ne yapıyorsunuz burada?"

Kadının sorgulayıcı bakışları ikimiz arasında mekik dokuyordu.

"Bir şey yok. Kardeş düşmüştü de kaldırdık." dedikten sonra bana dönüp elini omzuma koydu. "Daha iyi misin kardeş?" diye sordu dişlerinin arasından. Bu sırada omzumu avuç içinde sıkmaya başladı.

"İyiyim." diye mırıldandım.

"İyi iyi." derken elini çekti. Siyah saçlarının önü rüzgar etkisiyle hafif dalgalandığında elini götürüp geriye yatırmıştı. Tıraş olmuş sakalları sayesinde keskin yüz ve çene hatları belli oluyordu.

Bana son bir bakış atıp annesini arabaya bindirdikten sonra kendi de bindi. Onlar gidene kadar arkalarından baktıktan sonra hızlı adımlarla apartmana girip bizim dairenin önüne geldim. Kapıyı çaldığımda bir süre sonra Anıl açmıştı. Hışımla içeri girip odamda yayılarak uzanan arkadaşlarımın yanına gittim.

İçecekleri adeta fırlattığımda kaşlarını çatarak baktılar bana.

"Ne oluyor lan?" diye sordu Enis.

"Oğlancı." dedim hızlı nefeslerimin arasında. Merdivenleri çok hızlı çıkmıştım. "Az önce kapının önündeydi. Sıkıştırdı beni piç."

"Aboo gündüz niyetine." diyerek ayaklandı Şükrü.

"Eee? Bir şey yaptı mı lan sana?" diye sordu Anıl.

"Hızır aleyhisselam annesi kılığında geldi de kurtardı beni." dediğimde anlamayarak baktılar. Daha sonra düzgünce buraya gelen kadınlardan birinin annesi olduğunu ve onun sayesinde kurtulduğumu söylediğimde benim gibi rahatlamışlardı.

"İyi kurtulmuşsun." dedi Anıl.

Püfledim. Böyle saklambaç gibi ondan saklanmaya devam mı edecektim? Bugün sırf okulun önüne gelir diye okula gitmemiştim adam kapımın önüne kadar gelmişti. Tamam eğlenceli oluyordu böyle olaylar ama diğer yandan hafiften bir gerilmiyor da değildim. Galiba bu adamdan kaçışım yoktu. Ya böyle onun her an karşıma çıkabilir stresiyle yaşayacaktım ya da paşa paşa kendi ayağımla gidip o dayağı yiyecektim ve konu kapanacaktı. Özür falan asla dilemezdim. Onun yerine pataklamasını tercih ederdim. Bu adam düşündüğümden daha değişikti galiba. İçimden bir ses neden bu adamla daha çok karşı karşıya kalacağımızı söylüyordu?

OĞLANCI | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin