Üçüncü Kitap - 17. Bölüm

4.3K 477 267
                                    

Selam Millet!

Oylamayı ve yorum atmayı unutmayın.

Keyifli okumalar .

^^^^^^^

Emir Berma...

Adam bana şaşkınlıkla bakarken Helin gözyaşları içinde bakmaya devam ediyordu. Gözucuyla ona bakış atıp, bana alayla bakmaya başlamış olan adama çevirdim gözlerimi. "Benim adamımı, benden mi koruyorsun?" diye sorduğunda, bu sefer alayla gülen taraf ben oldum.

Ellerimi belime yerleştirdim. "Senin adamın benim umrumda falan değil. Gözlerim önünde birinin ölmesi, çok değerli psikolojimi etkiler. Sonra gidip psikolağa para veremem ben. Ben gideyim sonra öldür adamını."

"Emir." diye mırıldandı, Helin. Baygın bakışlarımı ona çevirdim.

"Seni koruyacağımı falan mı düşündün cidden?!" dedim ve güldüm. "Ablamı korumak için senin cesedine bakıp, çok değerli, psikolojimi bile bozarım ben."

"Tamam kes, laga lugayı!" dedi adam, sıkılmış bir tavırla. "Git başka yerde bekle sana da döneceğim şimdi."

Sırıtarak geri adım attım. "Çok dönme, başın döner." dedim ve son kez bana yalvaran gözlerle bakan Helin'e bakıp yanlarından ayrıldım.

Cidden onu kurtarmaya çalıştığımı falan mı düşünmüştü? Bu cidden çok komikti, hemde çok.

Ne derdi vardı bilmiyordum ama benim ablamın organlarını alıp satacaklarını söyleyen bir kızı sevsem bile kurtarmam. Varlığı umrumda değilken yokluğu gözümü kırpmama bile sebep olmaz.

"Semroşumu özledim yav!" dedim kendi kendime konuşurken. O anda aklıma gelen telefonum ile elimi hemen cebime attım. Ceplerimi karıştırdım ama telefonumu bulamadım. Yanıma almamış mıydım? Çantamda mı kalmıştı?

"Böyle de bir klişe olmaz aga!"

Bizi indirdikleri arabaya doğru ilerledim ve camdan içeriye bakmaya başladım. Telefonum koltuğun önünde duruyordu. Kapıyı açmaya çalıştığımda, arabayı kilitlemediklerini fark ettim. Arabaya binip sessizce kapıyı kapattım ve yere eğilip telefonumu aldım. O anda ön kapının açılma sesi geldi ve arabaya biri bindi. Doğrulmayıp varlığımı belli etmeden, dikiz aynasından beni görmeyecek bir şekilde kendimi koltuklara yasladım. Araba harekte etti ve daha sonra adam biriyle konuşmaya başladı.

"Geliyorum abi! Yok, Helin'i omzu yaralandı sadece o kadar. Şirin'in kardeşi elimizde. Onu elimize geçirmek için kardeşini kullanacağız. Ben ne bileyim abi, Helin, Şirin denen kızın organlarını almamız için diretti. Biz de düştük onun peşine, sanki başka biri yokmuş gibi. Bugünde Sefa denen şerefsizi sevdiği için Şirin'in ismini bize verdiğini öğrendim. Kızdım ona biraz. Az öncede Şirin'in kardeşine aşık olduğunu söyledi." Gözlerimi devirdim. "Gönlü pavyon olmuş yeminle. Sefa'dan nasıl vazgeçti onu anlamadım sadece. Neyse ne, konu bu değil abi. Ben şimdi geliyorum. Orkun abiye anlattıklarımı anlat. Ben gelince, Şirin'in kardeşi hakkında ne yapacağız diye kendim görüşeceğim. Hadi, eyvallah!"

Adam sonunda telefonu kapattığında Orkun denen, mafya babasının yanına gideceğimizi duymuştum. O adamın yüzünü görsem, buradan kurtulduktan sonra polise gitsem her şey çözülecekti ama eğer o adamı gördüğümü fark ederlerse beni yaşatmazlardı. Zaten adamın kardeşi, Orhan ve adamları hapse atılmıştı. Sıra Orkun denen şerefsizdeydi.

Bakıyordum da yine bunları içeri attıracak olan ben olacaktım.

Ne Sefa'nın çok iyi dövüşmesi, ne Salih'in mantıklı davranması, ne Mert abinin narin yüzü, ne alakaysa, ne de Hazar abinin kardeşinin onların yanında çalışıyor olması hiçbir işe yaramayacaktı ve yine biri hapse girecekse benim sayemde olacaktı.

LİSE SAKİNLERİ SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin