(20) 13 Haziran Etkisi.

433K 21K 35.9K
                                    

Bölüm şarkısı: A Thousand years (Christina)
Arcade (Duncan Laurance)
Bir beyaz orkide (Cihan Mürtezaoğlu)


"Sanırım annem olsaydı beni korurdu diyeceğim tek an babamın benden utandığı ve bana vurduğu an olurdu."

Kalp belki de en hain organımızdı çünkü çok kolay kırılıyor ve çok kolay da affetmek istiyordu. Karun'a kolay kırılmamıştım, aksine çoğu kırıcı söylemlerini ve yaptıklarını yutmuştum. Belki de bu konuda ona inisiyatif tanımıştım çünkü o da çoğu konuda bana karşı anlayışlı olmaya çalışmıştı. Hatalarımız ve doğrularımız birbirleriyle çarpışınca ortaya çıkan eşitlik bizi bize karşı sabırlı olmaya itmişti. Ancak skor Kadem'in beni yanlış yönlendirmesiyle bir anda değişmişti. Küçük bir yanlış anlaşılma yüzünden otel odasında çıktığımda her şey değişmeye başlamıştı. Bir anda Karun'un farklı ve acımasız bir yönüyle tanışmıştım. Küçük ama içindeki şeyin anlamı büyük bir hediye paketiyle bana bunu göstermişti. Eflatun elbise ve bana vermek istemediği panzehir benim için bir dönüm noktası olmuştu. Karun bir anda benim için Carlos gibi birine dönüşmüştü. Nefret ettiğim ama asla kaçamadığım birine dönüşmüştü.

Evet, artık Karun'un da benden alacağı bir acı borcu vardı. Ölmez ve sağ kalırsam borcumu ödeyeceğim. Öyle bir borç olacak ki en az eflatun elbise kadar sarsıcı olacaktı. Şimdi olmazsa bile zamanı gelecek biliyorum, biliyorum çünkü insan yaşattığını yaşamadan ölmezmiş. Biliyorum çünkü kime ne yaşattıysam iki misliyle bana yaşattılar. Geri dönüşler her zaman daha sarsıcı olurdu. Bir kurşun sıktıysanız o kurşunun hedefi bulması sizi şanslı kılardı. Hedeften seken bir kurşunun vücudunuza saplanmasından daha acı verici bir şey olamazdı. Neden mi? Çünkü o kurşun sizin silahınızdayken tetiğe siz bastınız.

Bir kurşun sizi yaralayabilir de öldürebilirdi de. O kurşun sizin silahınızdayken güç sizdeydi ama hedeften sekerek size dönerse işte o zaman güç ona geçerdi. Evet, ben artık Karun'un silahından çıkan o kurşundum ve atladığım o gece hayatta kalarak hedeften şaştım. Şimdi yönüm tamamen Karun'a dönüktü ama o, zamanından önce bunu hiç bilmeyecekti.

Kafamdaki tüm bu düşüncelerden sıyrılmamı sağlayan şey dudaklarımdaki temasın sadece iki saniye sürmüş olmasıydı. Evet, beni öptü ama bunun kötü bir fikir olduğunu düşünmüş olmalı ki hemen kendini geri çekti. Dudakları dudaklarıma değdiği an aramızdaki teması kesmişti. Belki de sarhoş olduğumu idrak etti ve kontrolünü son anda sağladı. Hâlâ üzerime eğilmiş bir pozisyonda dururken, "Üzgünüm," dedi ama mavi hareleri pek de üzgünmüş gibi bakmıyordu. "Bunu yapmamalıydım."

"Ama yaptın," dediğimde uğradığım hayal kırıklığını gizleyemiyordum. Evet, ondan alacağım bir intikam vardı ve evet, onu affetmiş değilim ama sarhoşum ve beni öpmesini istiyorum. Neyim olduğunu bilmiyorum!

Üzerimden çekildikten sonra yatağın yanında ayakta durmaya başladı. Beni öptüğü için üzgün olduğumu düşündüğü için, "Tekrarı olmayacak," dedi ancak yüzü sıkıntılıydı. Çok fazla gerildiği için dudaklarını sımsıkı birbirine bastırdı ve bunu telafi etmek için doğru sözcükleri bulmaya çalıştı. "Suratını asmayı bırak bir hataydı!" diyerek sert çıkınca az kalsın kahkaha atacaktım. Beni öptüğü için suratımı asıyorum sanıyordu ama durum tam tersiydi.

Yatakta oturup başımı kaldırdım ve baygın gözlerle ona baktım. "Midem bulanıyor," dediğimde yüzümü buruşturdum. Midem gerçekten bulanıyordu.

Bu duydukları hoşuna gitmemiş olacak ki gerginliği iyice arttı, kaşlarını hafifçe çattı. "Seni öpmem mideni mi bulandırıyor?" dediğinde sesi buz gibiydi. Bu düşünce belki de onun için ondan nefret etmemden daha sarsıcıydı. Yanında duran parmaklarının büküldüğünü gördüm. Onları avuç içine doğru büküp sıkmaya başladı. Midemi bulandırdığı fikri sinirlenmesini ama daha çok hayal kırıklığına uğramasına neden olmuştu.

SAKA VE SANRIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin