TANITIM

60.6K 2.6K 1.3K
                                    

Yeni bir hikaye, yine beraberiz. Keyifli Okumalar...

"Kunt Tükenmezer!"

Kulaklarımı sağır eden o ses ellerimin titremesini sağladığında kafamı kaldırıp bana doğru eğilmiş askere baktım. "İtiraf et, bitsin bu işkence" dediklerinde güldüm kendi kendime.

"Ben yapmadım" diye bağırdım boğazımı yırtmak ister gibi. "Ben kimseyi öldürmedim!"

Suratıma atılan yumrukla sandalyeden yere düştüğümde öfkeyle güldüm, ağzımda birikmiş kanı yere tükürdüm. Toparlanamadan karın boşluğuma yediğim tekme bir anlığına nefesimi kesti. Saçlarımı kavradı, kafamı kaldırıp gözlerine bakmamı sağladı.

"Buradan leşin çıkar" dedi o asker öfkeden göz bebekleri titrerken. "Başkan'ın oğlunun cesedi nerede, son defa soruyorum!"

"Ben kimseyi öldürmedim!" diye bağırdım yine ve yine, öyle yüksek sesle bağırdım ki sorgu odasında yankılandı sesim. "O orospu çocuğuna elimi dahi sürmedim"

Suratıma yediğim tekme tozlu zemine düşmemi sağladığında ağlamamak için dişlerimi sıktım. Ağlamayacaktım, asla ağlamazdım. Haklıydım ben.

"Aranızda sağ sol kavgası çıktı" dedi yerdeki bedenimin etrafında yürürken. "Öyle çok sinirlendin ki, onu oracıkta boğarak öldürdün. Öldürmek istemedin ama öldürdün, öyle değil mi orospu çocuğu!"

"Manyak götveren" diye homurdandım kendi kendime gülerek, aklımı kaybedecektim. "Kendin yazdın senaryoyu, kendin de oyna"

"Cesedi nereye sakladın?" dedi ayağını enseme bastırıp kafama zeminde sabit tutarken. Nefes nefese karşımdaki boyaları dökülmüş duvara baktım.

Gözlerim kapanıyordu, uykusuzluktan ya da başka bir sebepten ötürü değildi. Öyle çok darbe almıştım ki sol gözümün şişerek tamamen kapanmak üzere olduğunu hissediyordum.

"Selim Kayabey'in cesedi nerede lan!"

Öldürdüğümü söyledikleri herifin cesedi kayıptı.

"Ben o herife dokunmadım bile!" diye bağırdım yine kendimi anlatmaya çalışarak. "Kavga ettik, bir yumruk salladım ve gittim oradan. O kadar!"

Ayağını kaldırıp enseme sertçe ayağını vurduğunda kulağım çınladı. Gözlerim karardı.

"Akıllanmayacaksın sen değil mi?" dedi öfkeden gülerek bana bakarken. Yorgunlukla derin bir nefes aldım, günlerdir bu sorgu odasında itiraf ettirmek için uğraşıyorlardı.

Ben kimseyi öldürmemiştim. Ama ben daha ne olduğunu anlamadan yaka paça tutulmuş ve bu dört duvar arasına sokulmuştum. Genelkurmay Başkanı'nın oğlunu öldürmekle suçlanıyordum.

"Seni öyle bir hapishaneye sevk ettiririm ki Tükenmezer..." dediğinde pis nefesi yüzüme çarptı. "Ölmek için yalvarırsın bana"

"Ben yapmadım" dedim yorgunca. "Allah şahidim olsun ki, ben o adamı öldürmedim. Yemin ederim"

"O yeminler çarpsın seni" diye bağırdı ayağını üzerimden çekerken. "Asker!"

Kapı açıldı, içeriye dolan ufacık ışık hüzmesine kısık gözlerimle baktım.

"Alın bunu" dedi benden bir çöp gibi bahis ederken. "Elazığ cezaevine sevk ettirin. 11 numaralı koğuşa, hangi koğuştan bahsettiğimi biliyorsun"

Asker duraksadı. "Bu ülkücüyü o koğuşta parçalarlar"

Güldü keyifle. "Başkasından duyunca daha bir keyifli oluyor" bana baktığını hissettim. "Duydun mu, Kunt?"

Tepki veremedim. Yorulmuştum, iftiraya uğramıştım ve sıcacık yatağımdan yaka paça alınıp bu daracık odaya sokulmuştum. Anlayamıyordum, anlamlandıramıyordum. Annem perişan olmuştu, biliyordum.

"Götürün" dedi ve iki asker nazik olmayan bir şekilde beni kaldırıp o sorgu odasından çıkarttığında suratıma çarpan ışık gözlerimi acıttı.

Önümdeki korkunç geleceğin farkında dahi değildim, ellerim kelepçelendi ve askeri arabaya bindirildim.

Nasıl bir hikaye olacak hiç bilmiyorum, heyecanlıyım. Başından sonuna kadar beraber olalım, öptüm sizleri. Yeni bölümde görüşürüzz

yara izi tacirleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin