Bölüm 16

63.3K 5K 4.1K
                                    


Geçen şu günlerde sınav haftasına çoktan giriş yapmıştık ve hatta sonuna bile gelmiştik. Bugün de sınavımız vardı. Hatta tam şu an önümdeki kağıda son noktam koyup ayaklandım. Din sınavıydı. Ben de çok belli etmesem de imanlı bir insan olarak sınavımı tamamlamıştım.

Kağıdımı teslim ettikten sonra sınıftan çıktım. Bizimkiler çoktan çıkmıştı. Beraber kantine gitmek üzere merdivenlere yöneldik.

"Abi bu nasıl sınavdı ya?" diye homurdandı Enis. "Sınava girince Hristiyan olduğumu anladım. Hiçbir şey bilmiyormuşum."

"Zordu evet. Fazla detaya inmiş hoca ama bence yapılabilirdi." dedi Anıl sınavın analizini yaparak.

Bence de detaylı ve zor bir sınavdı ama çok da kötü geçmemişti benim. Klasik bir sınav olmasına rağmen.

"Ben 100 bekliyorum vallaha." diyen Şükrü ile hepimiz ona döndük.

"Oğlum senin şu zamana kadar aldığın notların toplamı 100 değil. Bir sınavdan tam puan alacağın düşüncesine seni iten nedir? Mehdi torunu musun?" diye sordum.

"Soruların hepsinin altına 'Allah bilir ve Allahın dediği olur' yazdım kanka. Sıkıyorsa puan kırsın dinci, çarpılır yeminle." dedi Şükrü.

Hepimiz ona gözlerimizi devirip sorunlu bakışı attık.

"Oğlum bu taktiği Tarih sınavında Haçlı savaşları kimler arasında olmuştur sorusuna Osmanlı ve gavur düşmanlar arasında olmuştur yazarak da denemiştin." diye hatırlatmada bulundu Enis.

Sırıttı Şükrü. "İki puan vermişti hoca mantıken doğru diye. Oğlum beyin bedava az kullanın."

"Bedava mal da anca bu kadar olur zaten." dediğimde Enis ve ben kahkaha attık. Anıl da gülerken Şükrü kötü kötü baktı bana.

"Sümer sikerim seni ha." dediğinde gülerek kolumu omzuna attım.

"Tamam lan alınma hemen." dedim.

Beraber kantine indiğimizde yanımızdan geçen her erkek öğrenciye-ki hepsi erkekti neredeyse- kötü kötü bakıyordu Şükrü. Galiba en son konuştuğu kızdan da tekmeyi yemişti. Okulda bir kızla konuşmaya başlamıştı önceleri ama Allah affetsin kızın bizden farkı olmadığı için vazgeçirdik. Yan yana askerlik arkadaşı gibi duruyorlardı çünkü. Şükrü onun için 'kanka sakalları alsa güzel kız aslında' diyerek bize beğendirmeye çalışmıştı. Ondan da tekmeyi yiyince 'zaten bizden olmazdı ya o jilet kullanıyor ben makine' diye bir bahane uydurmuştu.

Kantine geldiğimizde hepimiz soda aldık ve bir masaya oturduk. Sodamdan bir yudum alırken elimi cebime attım ve telefonumun ekranına baktım bildirim gelmiş mi diye.

Çetinle hâlâ konuşuyorduk. Nedenini bile bilmiyordum ama sürekli mesajlaşıyorduk. Benim sınav haftamdı diye üç beş bir şeyler çalıştığım için ona yazamasam da o yazıyordu. Bu artık garibime gitmiyordu aslında. Yani alışmıştım diyebilirim. Üç hafta falan olacaktı biz böyle konuşalı. İlk başta asla böyle bir şey düşünmemiştim fakat şimdi bayağı eğlenerek konuşuyorduk. Aramızdaki sorun da bitmişti ama biz iletişimimizi kesmemiştik. Arkadaş kalabileceğimizi söylemiştim ona zaten. Onunla konuşmak benim de hoşuma gitmeye başlamıştı bile çoktan. Eğleniyorduk ve bu iyi hissettiriyordu.

Çetin bir şey yazmamıştı. Bu yüzden telefonu geri cebime soktum. Muhtemelen işe gitmişti. Babasının sahibi olduğu tekstil fabrikasına arada gittiğini söyledi. İki tane fabrika onlara aitmiş. Kendisi çok gidip gelmese de babasının baskısı yüzünden her hafta illa gidiyormuş gözlem için.

"Belediye halk pikniği yapıyormuş hafta sonu. Semt semt günlere ayırmışlar. Gider miyiz?" diye sordu Anıl.

"Olur gidelim." diyen Enis'e katıldım. "Gideriz."

OĞLANCI | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin