39. BIRAKMAMAK🤍

63 3 2
                                    

Arthur'dan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Arthur'dan...

Mia'yı hayal etmekten ziyade karşımda görmenin benim için ne anlam ifade ettiğini kimse bilemezdi.

Kalp hiç yanar mıydı? Hem de cayır cayır? İki çift göz kalbini yakar mıydı? Yakıyormuş, hem de hiçbir söz söylemeden sadece bakarak.

Kardeşi Mia'yı apar topar gelip çağırdığında gözlerindeki korku inanılmazdı. "Gitmeden son kez vedalaşalım, Arthur." Dedi. "Seni özleyeceğim zaman son kelimelerini hatırlayayım."

Mia, o kadar güzeldi ki. Farkında mıydı acaba yaydığı o güzel ışıktan? Üstelik zihninin ne kadar derin olduğundan da haberi var mıydı? Kurduğu her kelimenin bile beni büyülüyor olması korkutucuydu. Ona karşı tam olarak ne hissediyordum? Aramızda kurduğumuz o güven verici sevgi bağını inkar etmek kaçınılmazdı fakat benim maksadım başkaydı. Ona kimseye duymadığım bir sevgi bağıyla yaklaşıyordum.

Buna aşk diyorlardı, sahiden o kadar derin hissediyor olabilir miydim?

Küçük bir kız kardeşi vardı. Mia'yı gördükten sonra kardeşinin bu kadar sevimli olmasına şaşırmadım. Genetik olmalıydı.

Üstelik çok cesur bir kadınla karşı karşıyaydım.

"Ne düşünüyorsun böyle kara kara evlat?" Alex gıcırdayan kapının gürültüsüne aldanmadan postallarını sürte sürte içeriye girdi. Üzerine kare desenli kalın bir kazak giymişti. Hava çok çabuk renk değiştiriyordu sahiden. Sabah güneş yakıyordu fakat akşamında tir tir titriyorduk.

"Bazı ihtimalleri ve gerçekleri," diyerek kestirip atmak istedim fakat Alex'in beni bırakmaya hiç niyeti yoktu.

"O ihtimaller apar topar bu kapıdan çıkan hanım kızla mı ilgili yoksa..."

Tahmin etmesi güç olmasa gerekti.

"Kafam çok karışık Alex."

"Sizin zamanlarınızda benim de kafam çok karışırdı evlat." Kederle gülümsedi.

Sözleri bolca ima içeriyordu ancak  çok kurcalama gereğinde bulunmadım. Kendisi anlatmak isterse onu dinlerdim. "Yaralarım iyileştiğinde gitmem gerekecek Alex, onu gerçek anlamda arkamda bırakmak istemiyorum."  İstemiyor olmam geride bıraktığım endişeli ailemin yanına gitmeyeceğim anlamına gelmiyordu. Beni arıyor olmalıydılar. Çabuk davranmalıydım.

Yine de zorunda kalmak değil miydi insanı mahveden?

"Şu kararlı gözler onu bırakmayacak gibi bakıyor ama..."

"Onu ilk kez gördüm Alex," dedim. Kimse onun gözlerine baktıktan sonra yanından ayrılmak istemezdi, huzuru ve mutluluğu orada görebildiyse eğer, asla istemezdi. Alex bunu anlayamazdı,  bakacak olursak bence kimse anlayamazdı. Çünkü bu kalbi, bu gözleri sadece ben taşıyabilirdim ve onun gözlerinde yalnızca ben kendimi yakabilirdim.

SATIRLARIMDAN BİR SEN GEÇTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin