3. YARA

347 186 20
                                    

Oy verip paragraf yorumları atmayı unutmayın canlarım, iyi okumalar!

James Arthur, Train Wreck ♪














İçim rahat değildi. Sanki bazı şeyler ters gidecekmiş ya da birimize zarar gelecekmiş gibiydi. Belki kabustan sonra böyle oldum, bilmiyordum çünkü birçok ihtimal vardı. Belki de Edward'ı içten içe üzen sıkıntı yüzünden bu şekildeydim. Edward da farkındaydı zaten bunun. Durgun hâlde olduğumu biliyordu, bunun sebebini merak ediyordu ve belki de bana iyi gelmek istiyordu.

Düşüncelere dalıp gittim yine. Ekiple aramda olan mesafe biraz artmıştı. Edward da bunu fark etmiş olmalı ki yanıma geldi doğrudan. "Çok arkada kalıyorsun. Birazcık hızlı ol, arkada kalman rahatsız ediyor." Konuşmadan adımlarımı hızlandırıp Brendon ve Carrie'ye yaklaştım. O da arkamdan geldi. Sağım ve solum boştu, önümde Carrie ve Brendon vardı, arkamda da Edward. Hafifçe yanıma yaklaşıp yürürken hızımı azaltmak için nazikçe tuttu beni, bileğimdeydi eli. "Kafam çok karışık." dedi titreyen sesiyle.

Hafifçe ona döndüm ama gözlerine bakmak beni etkiliyordu. "İçindeki enkazı saklayıp sürekli iyi olduğunu söylüyorsun, Edward."

"Söyleyemedim." diye fısıldadı gözümün içine baka baka. "Cesaret edemedim, belki de saçma bulabilirsiniz diye korktum."

"Neden saçma bulalım ki?" Sorumdan sonra önüne dönüp ilerlemeye başladı yavaş yavaş.

"İlla ki anlatmam mı gerekiyor?"

"İçin rahat edecekse."

Buruk bir tebessüm vardı yüzünde. Onca anıyı bir arada toplamış gözlerinin içinde kayıp oluyordum. "Zaman kum taneleri gibi akarken bedenim boş bir kap gibi." dediğinde yine yeşil gözleri gözlerimi buldu. "Akan her kumda bir anı parçalara ayrılırken doluyorum. Kesik ve çürük enkazlar biriktiriyorum. Parçalara ayrılan anılarım hayatımı alt üst ederken benden geriye kırık biri kalıyor." Edward'ın söyledikleri kalbime işledi o an. Yüz ifadeside içimin acımasının nedenlerinden birisiydi. Bunları bana tebessüm ederek söylüyordu, üzgün bir yüz ifadesi takınmadı. Ne gördü, ne yaşadı bilmiyorduk ama her şeye rağmen güçlü kalabilmesi bizim için önemli olandı.

"Dinliyorum." dedim. 

Carrie ve Brendon da yanımıza geldi.

"Aile içi sorunlar sadece." diye karşılık verdi. "İyi bir aile olmak istiyorsanız önceliğiniz çocuklarınızı sevmek olsun. Brendon, sen de bir gün gerçekten baba olmak istersen çocuklarının annesini ve çocuklarını çok güzel sev, kızın için bir kahraman olacaksın. Yoksa çocukların bir sorunu olduğunda sana gelmek yerine kendisi halletmeye çalışacak, onlarla arkadaş gibi olman en sağlıklısı. Tabii ki saygı çerçevesi içinde." Brendon ciddiyetle kafasını onaylar bir biçimde sallayınca Carrie sözde girdi.

"Ailen seni mi sevmiyor?"

"Beni babam sevmiyor," diye cevapladı Edward ve duraksadı. Devam edemedi, acısı ağır basıyordu ama nihayet atlatabildi. "Lanet olsun, iğrenç bir ailem var. Kardeşimi hiç sevmiyorlar, kıza cehennemi yaşatıyorlar." Nedeni soruldu. "Nedensiz." Yaşanmışlıkları Edward'ın kalbini ele geçirmişti anlaşılan. Sözlerinden de belli oluyordu, yine kesişti bakışlarımız. "Almira, güçlü durmayı sana kim öğretti?"

PANZEHİR AKTİFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin