2.4

21.5K 989 135
                                    

[bade]

"Ay nasıl olmuşum? Metroya binmeye hazırım değil mi?"

Üzerimi işaret edip Tuğra'ya bir bakış attığımda o da beni baştan aşağı süzmüş, başıyla onaylamakla yetinmişti. Ondan onay aldığıma göre her şey gayet iyiydi. Geriye sadece metroya binmek kalmıştı.

Üzerimdeki dar paça kot rengindeki pantolon ve crop ile gayet normal bir genç kız gibiydim. Yani sanırım.

Üzerime hafif soğumaya başlayan havalar dolayısıyla giydiğim deri ceketim ile beyaz spor ayakkabılarım bir tık pahalı olup metro için uygun olmasa da yine de kendimi parasızlık ruhuna alıştırarak bugünkü kombinimi yaratmayı başarmıştım.

"Peki bu metro ne sıklıkla geliyor?"

"Gelir 1 saate."

Gözlerim şokla aralandı.

"Ciddi misin sen? Burada 1 saat metroyu mu bekleyeceğiz?"

"Ben ne bileyim ne zaman geleceğini kızım?Sabret işte iki dakika. Gelir birazdan."

Ofladım.

Sabahları Tuğra pek de uyuz oluyordu anlaşılan. Her sorduğum soruyu geçiştiriyor ya da saçma salak cevaplar veriyordu. Ben de onu umursamadan çevremdeki insanları izlemeye koyuldum.

Birkaç dakikanın ardından duyduğum sesle bakışlarım anında gelen metroyu bulduğunda heyecanla "Ya geldi!" diyip Tuğra'ya döndüm. O gözlerini devirirken etraftaki birkaç kişinin de bana anlamsız bir şekilde baktığını fark etmiştim fakat oralı olmadım.

"Ezilmek istemiyorsan acele etme ve beni takip et."

Tuğra'nın uyarısını dinleyip beklemeye başladım. Metrodan inen insan topluluğu yanımızdan geçip giderken Tuğra onu kaybetmemem için olsa gerek elini belime atmış, ardından yavaş yavaş dağılan insanlar azaldığında benimle birlikte içeriye doğru adımlamıştı.

Ben de ona uyum sağladım. Geldiğimiz yere kısaca göz gezdirdiğimde neredeyse çoğu kişinin oturduğunu anlamıştım. Okul saatleri içersinde olduğumuzdan dolayı etraf öğrencilerle doluydu. Hatta bizim okuldan iki kişiyi bile görmüştüm.

İçeride hiç oturacak yer göremediğimiz için bir köşede ayakta beklemeye karar verdik. Tuğra vücudunu arkasındaki camlı kısma yaslamış bir vaziyette dururken ben de onun yanından ayrılırsam sanki beni yiyeceklermiş gibi onun tam karşısında yerimi almıştım.

Metro çok geçmeden harekete geçtiğimde yaşadığım ani şokla dengemi sağlayamayıp korkuyla "Tuğra!" diye ona seslendim. Son anda neyse ki onun kolumdaki elinin baskısı sayesinde düşmekten kurtulmuştum.

"Düzgünce dursana kızım. Niye dikiliyorsun orta yerde?"

"Ben ne bileyim? Desene o zaman bir yere tutun diye. Hayatımda kaç defa bindim sanki ya. Balık ekmek travmamdan sonra bir de metroda yere düşersem ciddi ciddi psikolojik destek almaya başlayacağım artık!"

Onun gülme sesini işitsem de sinirli sinirli ona bakmaya devam ettim. Tüm keyfim kaçmıştı resmen. Ben metroyu hiç böyle hayal etmemiştim...

"Yer değiştirelim, gel şuraya. Düşüp başıma iş açacaksın."

Ona itiraz etmeden hızla başımla onayladım. Yer değiştirmemizle birlikte sırtımı onun az önceki yaptığı gibi camla kaplı yere yasladığımda ayaklarımı da daha sıkı yere basarak dengemi sağlamıştım. Tuğra ise kolunu yukarıdaki tutunma yerlerinden birisine atmış ve karşımda rahatça ayakta beklemeye başlamıştı.

"Çok uzun sürecek mi gitmemiz?"

"Biraz."

"İlk dersi kaçıracağım büyük ihtimalle. Umarım Meriç benim yerime de imza atar."

"Benimki bir saat sonra."

"Peki sen ne yapacaksın ders saatine kadar?"

"Kahvaltı falan yaparım. Zaten bizim çocuklar çoktan okuldalarmış. Olmadı ödevi konuşuruz."

Onu onaylayan birkaç mırıltı çıkardım. Ardından uykusunun açılmış olduğuna ve artık benim sorularıma cevap vermesine güvenerekten konuşmayı devam ettirdim. Aksi takdirde bu yol çekilmezdi.

"Bu ödev çok önemli sanırım. Sürekli bu konu hakkında konuşup duruyorsunuz."

"Öyle. İlk notumuzu çizdiğimiz portreden alacakmışız."

"Hocanızın sevdiği bir sanatçıyı çizip geç sen de. Hem böylece gözüne girmiş olursun."

"Bizim işimiz senin gibi işletme okumaya benzemez kızım. Adam da biliyor şu kişiyi çizin demesini. Ama önemli olan çizdiğimiz portredeki kişinin duygularını aktarabilmek."

Bunların da işi zordu.

"Çizeceğin kişiye karar verme kısmı baya zor olacak anladığım kadarıyla."

"Bakacağız artık. İlla bilindik birisini çizmeme gerek yok zaten. Sokaktaki sıradan birisini bile çizebilirim. Yeter ki o duyguyu aktarayım."

Daha fazla bir şey söyleme gereği duymadan başımla onaylamakla yetindim. Metro beni sebepsiz şekilde mayıştırmıştı. Bu yüzden arada sırada esnememe engel olamıyordum. Uykulu olduğum için de konuşasım gelmiyordu.

Dün gece Tuğra beni eve bıraktıktan sonra birkaç bölüm de olsa dizi izlediğime şu an pişman olduğum dakikalar içerisindeydik...

"Tuğra."

"He?"

Verdiği cevaba karşılık istemsizce güldüm. Lakin yine de ağırlaşan göz kapaklarımdan dolayı gülümsemem pek de uzun sürmemişti.

"Benim uykum geldi. Şurda birazcık uyuklasam ne olur?"

"Uyu. Ben geldiğimizde seni uyandırırım."

Ona üstünkörü bir teşekkür edip kafamı arkamdaki cama yasladım ve yavaşça açık durmakta zorlanan göz kapaklarımı özgür bıraktım.

Gözlerim hissettiği rahatlıkla birlikte anında kendisini uyku ile uyanıklık arasında bir ana kaptırırken kafamın yavaşça sağa doğru düştüğünü hissediyordum ama kendimi bu durumdan alıkoyamıyordum.

En sonunda boşluğa düşüyor olmasına rağmen başımı geri cama yaslayıp sabit tutmaya çalıştım. Fakat o esnada yanımda hissettiğim Tuğra'nın varlığı ve onun yavaşça kafamı omzuna yerleştirmesiyle bu durum neyse ki sona ermişti.

Hissettiğim huzurla iyice ona sokuldum. O da bir elini belime yerleştirdiğinde artık bana engel olan hiçbir şey kalmamıştı ortada. Ben de kendimi rahat bir uykuya bıraktım.

böyle sakin geçen bir bölüm olsun dedim ama yavrularım çok tatlı olmadılar mııı🥺🥺

bu bölüm ayrı bir hoşuma gitti vallahi nereye kadar bunları öpüştüreyim kokuşturayım canım arada böyle bölümler de şart ;)

birkaç güne yine kaosları salarım siz yine de çok şey etmeyin😚

socialiteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin