Bölüm 23

55.9K 4.6K 1.8K
                                    


Eğer bir seri katil olsaydım eminim işimin ilk gününden silahı ters tutarak yanlışlıkla kendimi vururdum ve mesleğimi noktalardım. Şanssız olduğum aşikar bir durumdu fakat bu kadarı da olmaz dedikçe hayat bana 'sen şimdi görürsün yelloz seni' dermişçesine o kadarını ve hatta daha fazlasını gösteriyordu.

Acıdan gözüm ve beynim karardığında kısa bir anlığına bilinç kaybı yaşadığıma yemin edebiliridim. Gözlerimi zorlukla araladığımda Çetin'in endişeyle beni tuttuğunu hatırlıyordum sadece. Zaten ekmeğinin son kalan lokmasını ağzına tıktığı an ben baygınlık geçirdiğim için yutmaya bile vakti kalmadan yanıma gelmişti. Sol yanağı şişik bir haldeyken dişçiden çıkmış gibiydi. O halde çok komik gözükse de ve gülmek istesem de gülememiştim.

O anlar kargaşaydı. Dönercideki tüm ayranları ve suları adeta içtiğimde hala dilimin acısı geçmemişti. Çetin Nihat abinin üzerine yürümüştü ne diye bu kadar acı koydu diye ama Nihat abi kendisi istedi diyince bu sefer bana kızmıştı. Sonradan ise asıl amacımı anlamıştı. Bu kumpası onun için hazırlamışken kendi kendimin tuzağına düşmeme karşılık "Götüne baca takıp tren gibi çuf çuf dedirterek mahallede dolaştırayım mı seni şimdi?" demişti. Ağzımdaki acının götümden dumanlar şeklinde çıkmasına karşılık tren benzetmesi yapması absürt değildi aslında ama bunu tabii ki istemezdim. Sonradan halime galiba acımıştı da beni arabasına bindirip kendi evine getirmişti.

Aslında ilk bizim eve gitsek de boş bir evle karşılaşmıştık. Annemi aradığımda Çetin'in annesine kahveye geldiğini söylediği için Çetinle birlikte onların evine gelmiştik. Annem benim kıpkırmızı ve kendinden geçmiş halime paniklese de yavaş yavaş kendime geldiğim için rahatlamışt. Nereden duyduklarını anlamadığım bir şekilde Anıl, Enis ve Şükrü de eve gelmişti. Hatta Celil abi bile sonradan geldi. Hepsi kafamı buzlu suya sokmuştu. Bu tabii ki de Çetin'in fikriydi. İtiraf etmeliyim işe yarar bir yöntemdi. Hipotermi geçirme riskini görmezden gelirsek tabii.

Şu an Çetinlerin lüks evinin salonundaki kanepede hasta gibi uzanmıştım. Dilimi hissetmiyordum resmen. Neyse ki acı yerini uyuşukluğa bırakmıştı. Bir ara Nihat abiye antep fıstık görünümlü vasabili baklava hediye edecektim. Özellikle karıştırmaması gerektiğini tembihlemiştim ona ama sanki özellikle karıştırmasını söylemişim gibi acılı ekmeği bana vermişti. Çırak vermişti ama olsundu, sonuçta onun suçuydu.

"Acıdan bayılanı ilk defa duydum. Kanka sence de bu kadar drama queenlik fazla değil mi?" Enis ayağımın ucunda kalan kanepenin boş yerine otururken konuşmuştu.

Kötü kötü baktım ona. "Gözüm karardı diyorum oğlum. Yemin ederim Azraili gördüm bir anlığına."

"Abart amına koyayım." diyerek içeriye gelen Çetin'e bakmadım, gözlerimi kaçırdım. Rezil olmuştum adama resmen. "Allah nasıl da belanı verdi ama. İşte pezevenkliğin sonu şekil a." dediğinde salondakilere beni göstermişti.

Kızgın olsa da yanıma gelip iyi misin demeyi de ihmal etmemişti. Kafamı salladığımda çatık kaşlarıyla bakıp çaprazımdaki tekli koltuğa oturdu. 

"Senin gibi bir adamın bile ahını yerde bırakmayan hayat bize neler yapmaz." diye homurdandım. Yapıyordu gerçi de. Hep ona tipsiz dememdendi bunlar, Allah böyle belamı veriyordu işte.

"Benim de elimi ısırmıştın iyi oldu, ödeştik." Celil abiye baktım. Ciddi misin hacı ya?

"Sen de hiçbir şeyi unutmuyorsun abi ya." dedim ters ters. "Ben dün ne yediğimi bile hatırlamam. Takılma, zaman ne çabuk geçiyor değil mi? Mesela Çetin'in telefonundan kameraya girip kendimin düşünen adam temalı beş yüz tane fotoğrafımı çekip depolama alanını siktiğim günü dün gibi hatırlıyorum." dedim sırıtarak.

OĞLANCI | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin