14. BÖLÜM

45.4K 3.9K 2K
                                    

Uzandığım hamaktan, görüş alanımı işkal eden küçük çocuklara bakıyordum. Altı çocuk çıldırmış gibi bir topun peşinden neredeyse bir saattir koşturuyordu. Topu alan rakiplerine kaptırmamak için müthiş bir hızla koşuyor, rakipler de topu geri almak için her yolu deniyordu. Dirsek atmalar, tekmeler ve küfürler havada uçuşuyordu. Aptal bir top için birbirlerine her türlü şiddeti uygulayan çocuklara yüzümü buruşturup bakışlarımı çaprazımdaki masada oturan çifte çevirdim. Yeni evli olduğunu düşündüğüm bu ikiliyi seyretmeye başladım şimdi de. Tabaklarındaki etlerden çatala batırıp son derece nazik hareketlerle birbirlerine yediriyorlardı. Masaları fazla özenliydi. Beyaz bir masa örtüsünün üzerine yerleştirdikleri pembe porselen tabaklar ve uzun ayaklı cam bardaklar gülümsememe neden oldu. Bulundukları ortama inat fazla şık bir görüntü sunuyorlardı ve birbirlerine olan aşk dolu bakışları imrenilecek türdendi.

Güneş, Koray ve ben ormanda piknik yapmak için bir araya gelmiştik. Çok saçma bir üçlü olmuştuk ama bu iki deliyle birlikte zaman geçirmekten büyük keyif alıyordum. Üç gün önce bizim evde olan görüşmeden sonra hiç bir araya gelmemiştik. Bu yüzden Koray dün arayarak Güneş'le ikimizi piknik yapmaya davet etmişti ve bende 'Rüzgâr olmazsa gelirim' diyerek teklifini kabul etmiştim. Rüzgâr'ı görmek istemiyordum çünkü en son görüşmemizde bana, 'beni sevgilinle tanıştırır mısın?' demişti ve bende salak gibi kabul etmiştim. Olmayan sevgilimi onunla nasıl tanıştıracaktım acaba?

Evet, üç gündür hastaneye hiç gitmemiştim ve dediğimi yapıp hastandeki işimden ayrılmıştım. Rüzgâr da sevgilim izin vermiyor bahanemden dolayı bana daha fazla ısrar etmemişti. Kendime yeni bir iş bulmam gerekiyordu ama, henüz sokaklara dökülüp iş arayacak kadar enerjik hissetmiyordum. Üstelik daha önce de bir çok kez iş aradığım ve bir çoğunda da çalıştığım için seçeneklerim çok azdı. Muhtemelen daha önce çalıştığım ve kovulduğum yerlere gidip tekrardan iş isteyecektim. Sürekli farklı işlerde çalışıp kovulmak ne zormuş arkadaş. Ne yüzle gidip beni tekrar işe alın diyecektim bilmiyorum.

Beni daldığım düşüncelerden sıyıran Güneş oldu. "Şekerciğim gelip sende bir işin ucundan tutsan diyorum, " diyerek otuz iki dişini göstererek sahte bir şekilde sırıttı. Bana karşı bugün fazla kibardı ama gerginliği yüzünden okunuyordu.

Yarım saattir patlıcanın kabuklarını soymakla uğraşmak sinirlerini bozmuş gibiydi. Oflayarak uzandığım hamaktan kalkıp yanına gittim. "Alt tarafı bir salata yapacaksın amma söylendin Güneş," diyerek közlenmiş patlıcanlardan bir tane alıp salatanın başına geçtim. Koray mangalın başında biberleri közlüyordu. "Salatayı ben hallederim Koray'a etleri götür," dedim.

Patlıcanlardan kurtulmanın sevinciyle ilk olarak gidip ellerini yıkadı. Daha sonra etlerin olduğu saklama kabını alıp Koray'ın yanına gitti. Koray'ın yanına giderkenki yüz ifadesini, patlıcanlardan kurtulmuş olmasına veremedim. Güneş son görüşmemizden sonra bana sürekli Koray'la ilgili sorular soruyor, onun hakkında daha fazla bilgi istiyordu. Koray'a karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştı ve bugün piknik teklifini kabul etmem için bana ciddi anlamda baskı uygulamıştı. Koray ve Güneş mangalın başında etleri pişirmeye koyuldular. Koray etleri mangala yerleştiriyor, Güneş de bir yandan eline aldığı plastik zımbırtıyla ateşi harlıyordu. Adı neydi o şeyin? Gerçekten hatırlayamadım.

"Tatlım bana şu Ahuları uzatır mısın," diyen Koray'a çevirdim başımı. Geldiğimizden beri sürekli bir şeylere Ahu deyip duruyordu. Geçenlerde birlikte kafede kahve içerken de tabağındaki lokuma bakıp, "Kahvenin yanında da Ahu ne güzel gidiyor," demişti. Şimdi de etleri dizeceği şişlere Ahu diyordu. Deli mi bu adam?

Güneş sinirle yanıma geldi ve masada duran şişleri aldı. Bana doğru hafifçe eğilip kısık bir sesle, "Bu niye her şeye Ahu diyor?" diye sordu. Koray'ın sürekli Ahu'dan bahsetmesi canını sıkmıştı. "Ah bir bilsem," diyerek yüzümü buruşturdum. Sürekli Ahu yılanının adını duymak benim de hoşuma gitmiyordu. Güneş eline aldığı şişleri götürüp sertçe Koray'ın eline tutuşturdu. "Al Ahularını!" Trip de atarmış!

FÜGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin