Ep 19 : Classics

172 18 18
                                    

"Merhaba. Ben sizinle telefonda konuşan-"

"Ah sonunda geldin, seni bekliyorduk. Arkadaşın çok kötü haldeydi.." kadın kapının önünden çekilip sonuna kadar açarak karşısındaki genç adamı içeri davet etti.

"İyi ki o kadar ısrarla aradın, yoksa nasıl birine ulaşabilirdik bilmiyorum telefonu kilitliydi ve kendisi de konuşabilecek halde değildi."

Genç olan ayakkabılarını kenara koyup içeri girdiğinde üstündeki kalın montu da çıkarıp ev sahibi kadına uzattı. Kadın şefkatli ama endişeli bir gülümseme verdi ona, aklı hâlâ içerde yatan küçük çocuktaydı.

"Görebilir miyim?"

"Tabii, gel benimle. Çok halsiz, içeride yatıyor. Sırılsıklamdı, pek kendinde olmadığı için kıyafetlerini çıkarmak konusunda tereddüt ettik sen yardım edersin belki tanımadığı insanlardan rahatsız olur sonuçta."

"Hallederim, ona birkaç şey getirdim zaten."

Birlikte içeri girdiklerinde koltukta sarmalanmış bedeni fark etti. Bilinci yerindeydi sadece çok halsiz ve solgun görünüyordu.

"Bize biraz izin verir misiniz? Kıyafetlerini değiştireceğim de."

"Tamam, rahat edin siz bir şey olursa içeri gelebilirsiniz, kapınızı kapatıyorum." kadın hâlâ suratındaki endişeli gülümseme duruyorken kapıyı kapatıp odadan çıktı.

Koltukta soğuktan titreyerek oturan bembeyaz olmuş beden karşısındaki çocuğa baktı. "Senin ne işin var burada?" dişleri titreyerek güçlükle söylediğinde diğeri onun sarmalandığı battaniyeyi açıyordu.

"Seni yüzlerce kez aradım, başına bir şey geldi sandım hatta garip bir şekilde bundan neredeyse emindim." doğrulması için belinden yavaşça tutarak oturur pozisyona getirdi ardından eli ıslak kıyafetlerine uzanacakken durdu.

"Garip bir şekilde öyle mi? Vay be, cidden çok zeki olmalısın. Onca olan şeyden sonra demek iyi olmamı beklemedin ha." alay eder gibi söyledi ama sesi kısılmıştı ve halsizlikten neredeyse duyulmuyordu.

"Özür dilerim, tekrardan..." kısa süren sessizlikten sonra tekrar konuştu, "Kıyafetlerini çıkarmana yardım etmemi ister misin? İznin olmadan bir şey yapmak istemem."

"Neden buradasın Sehun?" Kyungsoo yarı açık bayık bakan gözleriyle onu izlerken, rengi solmuş dudaklarının arasından fısıldar gibi konuştu.

"Biliyorum, beni pek tanımıyorsun ama kötü biri değilim. Sadece bugün yüzünden senin için endişeleniyorum. Dediğin gibi, kucağına bir bomba bıraktım ve iyi görünmüyordun. İçim hiç rahat değildi."

"Ne getirdin bana? Çıkar ver, sonra da defol git buradan."

Sehun derin bir iç çekti, çok huzursuzdu, berbat hissediyordu. Aslında Kyungsoo da bunun farkındaydı, gerçekten de duygularını gözlerinde yaşıyordu bu çocuk. Gözlerinin ne kadar üzgün ve çaresiz baktığını görüyordu. Belki de acısını ondan çıkartmak istiyordu.

Sehun sırt çantasından getirdiği kıyafetleri çıkartıp küçük olanın yanına koydu.

"Kimsenin haberi yok, kimseye burada olduğunu söylemedim. Hayatına burnumu sokmak istemiyorum, bir şeyleri berbat etmek de istemiyorum. Umarım samimiyetime bir gün inanırsın." Kyungsoo'nun nefretle bakan gözlerine bakmaya çekindiği için yere bakarak konuşmuştu, ardından diz çöktüğü yerden kalktı ve kapıya doğru ilerleyip arkasını döndü.

"Giyinmen için böyle bekleyeceğim. Sonra nereye istersen oraya gidebilirsin ama yeter ki iyi olduğunu bileyim. İçim gerçekten rahat değil."

Sehun konuşuyorken Kyungsoo adeta ruh gibiydi, umursamadan ıslak kıyafetlerini vücudundan sıyırıp çıkarıyordu. Sehun'un kendi kıyafetlerini getirdiğini fark etmişti ama gidip iç çamaşırı almayı da ihmal etmediğini fark edince durumun saçmalığına güldü acıyla, gözleri dolmuştu.

Ultraviolence Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin