Yüzbaşı

72.1K 2.9K 2K
                                    


....

Sorgulamyın.Buraya nasıl geldim bilmiyorum.Gözlerim bir saniye bile olsun Ameliyathane yazısından ayrılmazken benden gözlerini bir saniye bile çekmeyen karşımdaki adama karşılık gözlerimi kapatıp açtıktan sonra sabır çekerek ona baktım.

Kızarmış gözleri , dağınık saçları ve eşofmanlarıyla Demir Güngör.

Başını duvara yaslamıştı.Kollarını göğüsünde bağlamış irislerinin tek hedefi bendim.

Onun ne ara annem ve benim bindiğimiz taksinin arkasından geldiğini bilmiyorum ama biz ameliyathanenin kapısının önüne geldiğimizde koridordan Demir hocanın bedenini görmem ufak çaplı bir şok yaşamama neden olmuştu evet.

Fırat abinin aramasıyla anneme komutanı dağda aramalarımız sonucu yaralı bir şekilde bulduk.Durumu çok kritik.Kolu kopma eşiğine gelmiş durumda ve ameliyata alındı şu an demesi üzerine annemdeki sabır ipleri çözülüvermişti.

Fırat abiyle ben de konuşmuştum.Anneme söylemediği ek şeyi bana söylediğinde ise korkum daha fazla katlanmıştı.

Babam iki kurşun değil üç kurşun yemişti ki bir kurşunun kalbine çok yakın olduğunu söylemişti.Yani kurtulma olasılığı çok düşüktü.Hele ki damarları dışarı çıkmış kolun tekrar birleştirilmesi oldukça zor olacaktı.

Ama hani demiştim ya bir umut diye,işte beni ayakta tutan o umuttu.O umuda güvenerek babam bulunduysa daha sıkı sarılırdım o umuda ve babam için en güzelini düşlerdim ve biliyorum...Çok riskli bir ameliyat sürecinden geçiyor.Fırat abinin de dediği gibi,çok zor ama imkansız değil.

Annemin omzunda olan kolumu çekmeme neden olan şey koridorda beliren üniformalı üç askerdi.
İyi insan lafın üzerine gelirmiş.

Oturduğum yerden kalktığımda gelenlere karşı gülümsedim. Demir hocaya kaydı gözlerim.Hafiften çattığı kaşlarla başını sağa çevirdiğinde duruşunu düzeltip bir adım bana doğru attı.

"Prenses?"masmavi gözleri,uzun boyuyla,siyah mı siyah saç ve uzun gür kirpikleriyle Fırat abim.

Üzerindeki üniformanında kendisine kattığı heybetiyle meşhur keskin nişancı abim.

Şimdiye kadar tuttuğum göz yaşlarımı onun bana kollarını açmasıyla salıverdiğimde bir kaç adımda aramızdaki mesafeyi kapatıp kollarımı ona sardım.

Bedenimi saran güvenli kollara teslim olduğumda sarsılan omuzlarım ağladığımı yeterince belli ediyordu zaten.

Sarı saçlarımı okşadı nazikçe."Oy kurban olurum."bir abi edasıyla yanağımı kavradığında diğer askerlerin yani esmer,simsiyah gözleri ve ciddi mi ciddi bakışlarıyla Doğan,sempatikliğiyle askeriyede adı çıkan Yiğit abinin annemle konuştuğunu gördüğümde konuşmaya başlayan Fırat abime karşı başımı kaldırdım.

"Annene söylemediklerimi sana söylediğim için beni pişman etme.Ağlamak yok."başımı salladığımda dudaklarım tekrar büzülürken yüzümü sert göğüsünde saklamaya çalıştım.

"Prenses, yapma ama böyle."saçlarım tekrardan okşanırken "babamı istiyorum."demiştim kırılgan sesimle.

"Yüzbaşı iyi olacak sen merak etme Melek."konuşan Fırat değil Doğan abiydi.

Dershane Hocam Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin