9

38.3K 3.8K 3.1K
                                    

Bu bölüm hoşunuza gidecek :)

Yani umarım gider

Pamuk eller yorumlara🧡

......

"Ahh"

Hyunjin bir yandan başını tutarken diğer yandan yeniden inleyerek bakışları üstüne çekmişti.

"Ayy doğuracağım sanırım"

"Hyunjin saçmalama sen üç aylık hamilesin daha"

Ortam gergindi.

Hyunjin sancısı geldiği için gecenin on ikisinde herkesi uyandırmış, başına toplamıştı. salonda oturduğu koltukta jisoo'nun verdiği suyu hafif yudumlarla içiyor, acısını bir nebze olsun azaltmak istiyordu.

Yanına toplanan kalabalık ise yeni uyandıklarından dolayı sersemlemiş şekilde ona bakıyordu. momo ayakta gözlerini ovuşturuyor, rose hyunjin'in yanına oturmuş ona destek oluyor, jungkook ise arkadaşı acı çektiğinden dolayı ayakta dört dönüyordu.

"Bu böyle olmaz" dedi en son dayanamayıp hyunjin'e dönerken. adımları duraklamış, hyunjin'in oturduğu gri koltuğun hemen önüne gelmişti. uykusundan yeni uyandığı için ince pijamaları üstündeydi ve saçları dağılmış, dudakları şişmişti uyuduğundan dolayı. arkadaşı için endişeleniyordu ve onu sancılar içinde görmeye dayanamıyordu.

"Felix'e haber verelim" dedi aklına gelen ilk şeyle. eli hemen masada ki telefonuna gitmiş, ama bu hyunjin sayesinde engellenmişti. "boşuna arama onu nöbette o bakamıyor telefona" demişti inler gibi çıkan sesiyle. bir yandan jisoo, diğer yandan jimin yanına oturmuş bileklerine masaj yapıyordu.

"Karargaha gidin çağırın kocamı" hyunjin'in bağırmasıyla herkes irkilip birbirine baktı. açıkçası kimsenin içinden gecenin köründe oraya gitmek gelmiyordu. jungkook arkadaşı için her şeyi yapabilirdi ama bunu yapamazdı çünkü eğer oraya giderse yine millete maskara olur, dedikodusu çıkardı. zaten şehir bu haberle çalkalanırken bunu yapmak istemiyordu. diğer yandan da yüzbaşıya karşı hala siniri vardı ve onu gördüğü gibi üstüne atlayabilirmiş gibi hissediyordu kendini.

Gözden uzaklaşmak istercesine geri çekildiğinde şüpheli gözler ona çevrildi anında. jisoo bir yandan hyunjin'in elini tutarken ona gülümsemeye başlamış, rose ise keyifli bir sırıtma ile arkasına geçerek omuzlarını tutmuştu. hepsinin yüzünde imalı bir ifade vardı şu an. "bence" demişti rose jungkook'un yüzüne doğru kafasını eğip tatlı surat ifadesini yaparken " bence bizim jungkook'umuz bu olayın üstünden gelebilir"

Jungkook oflayıp kollarını birbirine doladı. canı hiç mi hiç istemiyordu şu an karargaha gitmek. ona göre gece gece yüzbaşının o soğuk suratını görmek şeytan görmüş gibi olmak demekti. kaşlarını çattı huysuz bir ifadeyle ve kendisine bakan suratlar da göz gezdirdi. "hiç bakmayın öyle o yüzbaşının olduğu yere gitmem ben"

Hyunjin'in inlemesiyle yeniden bakışlar ona döndü, ama bu sefer sinirli bir şekilde. momo onun gibi kollarını birbirine dolayıp ciddi ifadesiyle konuştu. "arkadaşımız acı çekiyor ve gitmek istemiyor musun?"

"Ama siz de gidebilirsiniz!" demişti jungkook buna karşılık sinirli bir sesle. salondakiler yorum dahi yapmıyor, onları dinliyordu. bir de hyunjin'in inleme sesi dolduruyordu orayı tabii. onun gerildiğini anlayan rose tuttuğu omuzları hafifçe sıkmış, pot pot diye vurmuştu desteklercesine. "bunu yapabilecek tek kişi sensin çünkü jungkook. hiçbirimiz senin gibi atik değil"

Alttan alttan onu övmüş, yaptığı manipülasyonla tuttuğu omuzların gururla kabarmasına neden olmuştu. rose başardığını anlayıp ellerini geri çekerken jungkook'un arkasından arkadaşlarına baş parmağıyla başardım işareti yapmış, sırıtarak geri çekilmişti. bunu anlayan diğerleriyse sırıtmamak için kendilerini zor tutmuştu.

Yes to heaven~taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin