39- Hastane

13.1K 1.3K 1K
                                    

Medya: Kartal

Hikayeyi unuttunuz dimi sjdlşaçdleşsjslx hadi keyifli okumalar...

- Kunt -

Büyük adımlar atarak girdim hastaneye. Mahallemin içinde olan bir sağlık ocağıydı burası, hiçbir şeyi değişmemişti. Gözlerimi sıkıca açıp kapattım ve resepsiyonda duran kadının yanına adımladım, plastik camın arkasından bana baktı.

"Buyrun?" dedi bakışları tekrar önündeki bilgisayara dönerken, bir kulağında kulaklık takılıydı ve en nefret ettiğim şeyi yapıyordu. Cak cak sakız çiğniyordu.

"Hilal Tükenmezer diye bir kadın getirildi buraya, nerede?" diye sorduğumda ağzındaki sakızı şişirdi, zaten kısık olan gözlerimi daha da kısıp suratını izledim. Balonun patlamasına izin vermeden dişleriyle sıkıştırıp tekrar çiğnedi. Dişlerimi sıktım.

Tekrar bana baktı ve derin bir nefes alıp her ne izliyorsa o sekmeyi kapattı. "Bekleteceğim biraz" dedi ağzını yaya yaya.

Sakin olmaya çalışırken dizimi titretmeye başladım. Parmaklarımın arasında arabanın anahtarını çevirdim bir kaç tur, birisi kolumu tuttuğunda hızla o tarafa döndüm. Varlığını unuttuğu Yavuz "Sakin ol biraz" dediğinde daha da öfkelendiğimi hissettim.

"Git lan sen" diye tısladığımda kaşları havalandı. "Peşimden gel dedim mi oğlum ben sana?" diye devam ettiğimde bu tepkimi beklemiyor olacak ki şaşırdığını alenen gördüm.

"Yardımcı olmak için geldim" dedi. Tam cevap vereceğim sırada onun omuzunun üzerinden gördüğüm kişiyle aralık dudaklarım kapandı. Kubat kafeterya da, masanın birisinde oturuyordu.

"İkinci katta" dediğini duydum kadının, ama tüm bedenimi Kubat'ın olduğu yere doğru döndürmüştüm çoktan. Yanına adımlayamadım ama gözlerimi üzerinden çekemedim de.

Bir elini alnına dayamış elleriyle saçlarını çekiştiriyor ve dümdüz bir şekilde kantin masasına bakıyordu. Yavuz "Tanıdığın birisi mi?" diye sorduğunda hızla arkamı dönüp üst kata doğru ilerledim, ona cevap vermedim.

Büyük adımlarla ikinci kata çıktım, direkt olarak gözlerim abimi ve Miralay'ı seçerken saniyeler sonra duvara yaslanmış kıpırdamadan abime bakan adamı gördüm, Atilla.

Kubatın Kürşat'ı gördüğü için o halde olduğu aklıma geldiğinde yutkundum, düşünmemeye çalışarak yanlarına doğru ilerledim. Tüm gözer bana döndü, Atilla'nın da. Her türlü duyguyu görmeyi beklerdim, sinir, üzüntü, şaşkınlık, korku... ama bana nefretle bakıyordu.

Bu adamı hayatımdan silmiş olsamda bana olan bakışı bir anlığına midemi ağrıttı, hiçbir zaman sağlıklı bir ilişkimiz yoktu ama bana nefretle de bakmazdı. Saçımı okşamasa da günümü sorar, harçlığımı verirdi. Tek değişen o da değildi, bende ona eskisi gibi bakmıyordum.

Yaslandığı duvardan hızla ayrıldı. "Niye geldin buraya!" diye bağırdığında ifadesizce suratına baktım. Üzerime doğru yürümeye başladığında bakışlarımı suratından çekip tedirginlikle bize bakan Kürşata baktım.

"Durumu nasıl?" diye sordum, anne demeye o an dilim gitmemişti ama aynı yerde olduğumuzu bilmek bile midemin sancımasını sağlıyordu.

"Çok iyi değil" dediğinde gözlerimi kapattım. "Durumu ağır dediler"

"Sana ne dedim ben abi?" diye tısladım öfkemi kontrol etmeye çalışırken. "Nasıl karşısına çıkarsın?"

"Kunt.." diye söze başkayacaktı ki Atilla'nın beni omuzumdan ittirmesiyle bakışlarım ona döndü tekrar. "Yürü git burdan!" diye bağırdı.

yara izi tacirleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin