22.BÖLÜM

35.7K 6.1K 1.8K
                                    

Rüzgâr...

Şeker'in gözlerindeki endişeyi görebiliyordum. Korkuyordu. Geçmişiyle yüzleşmekten korkuyordu! Fazlasıyla içine kapanık, duygularını gizlemeye çalışan bir yapısı vardı. Bu sebeple güven sorunu yaşıyor, yaşadıklarını anlatmaktan çekiniyordu. Terapiyi bu güne kadar ertelemesinin sebebi de bunlardı; endişeleri, korkuları ve hissettiği güven eksikliği. İlk olarak bunu açmamız gerekiyordu.

Şeker'e sözleşme imzalatmamdaki amacım tamamen başkaydı. Beni deney faresi yapmayacaksın Harvey dediği günü dün gibi hatırlıyorum. Onu ilk başlarda yaptığım bilimsel araştırma için kullanmayı düşünmüştüm ama şu an durum çok başkaydı.

Biliyorum, hâlâ aklından onu deney faresi gibi kullanacağım düşüncesi geçiyordu ama asla böyle bir niyetim yoktu. Araştırmanın canı cehennemeydi.

Şu an düşündüğüm tek şey; Şeker'i sağlığına kavuşturmaktı. Ona daha önce hiç bir hasta üzerinde kullanılmayan ne bir ilaç vermek, ne de daha önce denenmemiş bir tedavi yöntemi uygulamak niyetindeydim. Bu durumda bir sözleşme imzalamaya da gerek yoktu.

Paraya ihtiyacı vardı ve sırf iş bulabilmek için çıktığı sokaklarda türlü belalar gelmişti başına. İş bulmak için başına gelen olayları umursamadan yine iş arama telaşına düşecek ve eğer bir iş bulursa terapileri aksatacaktı. Ona, 'Sen çalışma ben sana bakarım' da diyemezdim. Şeker böyle bir şeyi asla kabul etmezdi.

Yalandan bir sözleşme hazırladım ve ona imzalattım. Bu sayede onu hem dışarıdaki tehlikelerden koruyacaktım, hem tedavisi aksamayacak, hem de yakınımda olacaktı. Yanımdan hiç ayrılmasın istiyordum.

İstemeyerek de olsa ona yalan söylemiştim ama ihtiyacı olan parayı başka türlü kabul ettiremezdim. Tamamen onun iyiliği için söylemiştim bu yalanı.

Koray'ı dışarı çıkardıktan sonra, Şeker'i sohbet esnasında rahat etmesi için koltuğa yönlendirdim. Şeker koltuğa doğru giderken, ben de o çok sevdiği çam kolonyasını çıkarttım dolaptan. Bu koku onu rahatlatıyordu. Haddinden fazla tedirgin görünüyor, yaprak gibi titriyordu. "Biraz sohbet edelim," dedim odanın içine kolonya sıkarken.

"Olur," dedi gülümsemeye çalışarak. Şeker koltuğa yerleşirken, ben de çekmeceden ses kayıt cihazını çıkardım ve tam karşısındaki koltuğa oturdum. Her an kalkmak üzereymiş gibi oturduğu koltukta hareketlendi ve elimdeki cihaza baktı meraklı bir şekilde. "O ne?" diye sorarken sesi dudaklarından titreyerek çıkmıştı. Cihazın düğmesine basıp açtıktan sonra koltuğa bırakıp Şeker'e döndüm. "Sohbetimizi kaydedecek olan cihaz."

Göz bebekleri bir anda büyüdü. Tedirgin bir şekilde oturduğu yerde kıpırdanırken, alt dudağını dişlemeye başladı. "Bu gerekli mi?" Sanki oturduğu yerde rahat değilmiş gibi hareket ediyordu. "Rahat edemediysen uzanabilirsin."

Beni duymamış gibi yaparak gözünü cihazdan ayırmıyordu. "Bunu kapatsan olmaz mı?" dedi ürkek bir şekilde. Ses kayıt cihazını asistanım içindekileri dosyaya geçirsin diye kullanıyordum. Merve işten ayrıldıktan sonra, Şeker'in tek başına asistanlığımı yaptığı o kısa sürede bu işi ben yapıyordum. Hastaların cihazdaki ses kaydını ve anlattıklarını dinlemesi onu olumsuz etkiler diye düşünüp, dosyaya aktarma işlemini de ben yapıyordum. Şeker'le ilgili her şeyle bizzat kendim ilgileneceğim için, onu daha fazla tedirgin etmek istemedim ve cihazı kapattım. "Sen nasıl istersen."

Yüzündeki ifade biraz olsun yumuşamıştı. Ayağa kalktım ve not defterini almak için masaya yöneldim. Her bir hareketimi dikkatle takip ediyordu. "Buraya bazı notlar almamda bir sakınca yoktur umarım?" dedim gülümseyerek.

Hayır anlamında başını salladı ve arkasına doğru yaslandı.

Şeker'in korkularını, travmaya neden olan yaşanmışlıklarını anlamak için bir süre sadece sohbet edip onu kanuşturmayı düşünüyordum. İkili terapiler verimli olmaz, Şeker'i çözümleyemezsem başvuracağım ikinci yol hipnoterapi olacaktı. Bana anlatamadığı şeyleri hipnoz yöntemiyle öğrenmek ve travmalarını yenmesine yardımcı olmak için.

FÜGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin