SAHNE İKİ: "KÖPRÜNÜN UCUNDA"

87 16 2
                                    



Kar gece boyu yağmış ve her yeri işgal etmişti. Sokaklar bembeyaz örtüyle kaplıydı, camlarım buğulanmıştı. Tüm bu güzellikler güneş ışığının altında parıldıyordu. Gece boyu kafamda dönüp duran şeyleri yeniden tekrarladım kendime. Giyinirken sadece altı hafta süreceğini hatırlattım. Yetip yetmeyeceği hakkında tek bir fikrim bile yoktu.

Hazırlanıp aşağıya, salona indim. Kahvaltı hazırlanmış, kalın perdeler ışığın içeriye girmesi için çekilmişti. Dedem çoktan gelmiş, gazetesini okuyordu. Her yer sessizdi. Sessiz ve yalnız...

"Günaydın," dedim sofraya otururken. "bugün senin toplantın yok muydu büyük baba?"

"Aç gitmemi mi istersin güzel torunum?" Dedem gazeteden gözlerini çekip bana baktığında duvardaki saati işaret ettim.

"Vaktinde gitmeni isterim." Gözleri benimkileri takip etti ve saatin dokuza geldiğini gördü.

"Nasılsa amcan orada olacak, bir şey olmaz merak etme." Önüme Süheyla Teyze'nin pişirmiş olduğu poğaçalardan bıraktı. "Hadi ye."

"Baba," Süheyla Teyze elinde pekmez kasesiyle içeri girdi. "bulamadım mutfakta şeyi..." Bir anda beni fark edip duruverdi. "Amanın, Mahru, kızım, uyanıvermişsin bakıyorum?"

"Evet, evet. Günaydın! Sen ne diyordun Süheyla Teyze?" Süheyla Teyze kaseyi masaya bırakıp düşünüyormuş gibi yaptı. Dedem yine olaydan kaçarak dikkatini gazetesine yönlendirmişti.

"Heç, bir şey mi diyiveriyormuşum? Yo... Ben sadece öyle konuşuyordum kendi kendime." Ellerini önlüğün önünde sallanan havluya sildi. "Şaşkın Süheyla."

"Ya," dedim poğaçalardan birini parçalarken. Tatlıyı arıyordu kesin.

"Peki senin için var mı bugün?" diye sorunca dedem tüm dikkatimi ona yönlendirdim. Kafamı sallayarak poğaça parçasını ağzıma koydum.

"Ravza ile dışarı çıkacağım. Belki alışveriş yaparım şimdilik bilmiyorum. Ama işim uzarsa haber veririm merak etme."

"Etmiyorum, sen kocaman kız oldun artık." Dedem çayından içerken ekmeğime tereyağı sürerek güldüm ona. Bu söylediğine kendi bile inanmıyordu, emindim.

"Dün akşam beni kapı önünde bekleyen kimdi?" Kaşlarımı kaldırdığımda benimkilerin aynısı gözlerini suratıma dikti.

"O sadece tesadüftü." Yaşlı elini uzatıp burnuma çimdik attığında kıkırdadım. Beni deli gibi merak ettiğini hâlâ kabullenemiyordu. Yaşlı, tatlı adam...

Biraz daha konuşarak yemek yedik, ders saatim yaklaştığında ise dedemı bırakıp kalkmak zorunda kaldım. Süheyla Teyze kızarmış ekmekleri getirirken elimi yıkayıp montumu giyindim. Hasan Amca gelmiş, beni arabada bekliyordu.

"Ben çıkıyorum!" Kapıyı açıp botlarımı çıkardım. Dedem el sallarken Süheyla Teyze de mutfaktan bağırmakla yetindi. "Ah, unutmadan!" diye seslendim ona. "dolabın üzerindeki şeyi unutma!"

Botlarımı giyindim, aradan birkaç saniye geçti ve Süheyla Teyze'nin, "Hee, tamam!" diyen sesi duyuldu.

Kendi kendime gülerek arabaya doğru ilerledim, Hasan Amca'da yerine yerleşirken arabaya bindim. Hafif bir müzik açıp yol almaya başladığımızda gözlerimi camdan dışarıya diktim. Hasan Amca kendi zevkine göre bir şarkı açtığında hafifçe kafamı salladım. "Geç dersten sonra büyük ihtimal bir yerlere gideceğim, ben seni ararım Hasan Amca."

"Tamam Mahru, büyük ihtimal Osman Bey'i şirkete götürür orada olurum zaten. Haber verirsin bana." Kafamı salladım, yol boyunca da ağzımızdan tek bir kelime daha çıkmadı. İçten içe İlkay'ın durumunu merak ediyordum ama onunla konuşup konuşmadığını sorarsam, Hasan Amca'nın konunun üzerine gideceğini bildiğimden sustum. Üzerime yığılan sorumluluklara alıştığımı düşünerek derin bir iç çektim.

RUHUMDAKİ LEKELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin