2 | 12. Bölüm: "Nefesin Bende Kaldı"

77K 5.9K 5.4K
                                    

2. KISIM

Hız kesmeden devam ediyoruz, keyifli okumalar dilerim!

Oy ve yorumlarınızı bekliyor olacağım.

❤️‍🔥

Misafir olarak gittiğim zihnimin odalarındaki zamanım dolmuş, Nare neyse ki uyanmıştı. Zaman denilen kavramın sadece bu dünyadaki evresine alışık olduğumuzu, daha doğrusu tek seçeneğine şahitlik ettiğimizden tekçe bunu bildiğimizi anlamam zor olmamıştı.

Telefonumdaki saate baktığımda, Nare'nin tam bir gün boyunca baygın kaldığını görmüştüm, hatta daha fazla bile olabilirdi... Zaman kıyaslaması yaparsam şayet, zihnimde kesinlikle bir gün kalmamıştık. Şubat ayının onuncu günü gitmiştim ona. Şimdi ise ayın on ikisiydi.

Sabahın erken saatlerindeydik. Ben yine o olmayan evleri gördüğüm yerin iki alt sokağında, taksiden indiğim yerdeydim. Zaman kavramının su gibi geçtiğinin farkına varmam benim için korkutucuydu. Çünkü kehanete göre bugünü saymazsam sadece on günüm kalmıştı. Bir haftadan biraz fazlası...

Elimde ne vardı peki? Beni çukura çekmeye çalışan bir diğer tarafım, zihin oyunlarıyla amacının ne olduğunu bilmediğim, eskiden güvendiğim arkadaşım... Ve bir de meleğim vardı.

Zihnimde gördüğüm o görüntüler, geçmişten bir anıydı dediğine göre. Kırmızı şimşekler, gökyüzünden gelen ağıt sesleri ve o adeta kırmızıya bulanmış dolunay... Auria'nın arkasını döndüğünde sırtında gördüğüm izler...

Gözlerinde görmek istemediğim duygular kırgınlıktan fazlasıydı. Sanki demek istediği çok şey varmış da, konuşsa fayda etmeyecekmiş gibi. Sanki o haykırışlarıyla seneleri devirmiş, ama benim göğsüme gelince fısıldayacak bile mecali kalmamış gibi.

O gittikten sonra çok geçmemiş, birkaç dakika sonra zihnimden çekilmiş, o evin olduğu bomboş arazide bulmuştum kendimi. Daha doğrusu artık ne ev vardı ne de Nare. Nerede olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Gözümü açtığımda kimseler yoktu çevremde. Üstüm giyinikti, telefonum bile cebimdeydi. O kadar şey yaşayıp yine hiçbir şey olmamış gibi devam edecek olmaya alışmıştım galiba artık.

Taksinin gelmesini bekliyordum. Auria hala yoktu. Parmaklarım serçe parmağımın üzerinde gezdi. İp de yoktu. Nefesimi seslice verirken saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Bu kadar olayın arasında okula da uzun zamandır gitmez olmuştum. Daha doğrusu hayatımı yoluna sokmaya çalışıyorum diyeceğim de önce yolu bir düzeltmem gerekiyordu.

Telefonun ekranındaki tarihe bakarken aklıma gelen şeyle ekrana inanamayarak baktım. Tanrım, ödevi teslim etmeyi unuttuk! Teoman'la ne uğraşlar sonucu yaptığımız ödevin neyse ki kopyası ondaydı. Umarım teslim etmiştir diyerek aramaya koyuldum.

Yüzde beş şarjla onu aradığımda sonunda rahat bir nefes vermiştim. Ödevi teslim ettiğini, yanında olsaydım hocanın daha da hoşnut olacağını ama yine de bir sorunun çıkmadığını söylemişti. Sağ olsun yokluğum için de kafadan yalanlar sıralamıştı. Aradığını telefonumun ulaşılamadığını söyledi.

Bunun neden olduğunu bilmiyordum fakat dediği gibi araması da bana düşmemişti. Zaten o da dün aramış, yani şu nasıl geçtiğini asla anlayamadığım günlerden birinde. Zaman oradan gülerek bize el sallıyordu yüksek ihtimalle.

Taksiye bindim, yol boyunca dalgınca camı izlemiştim. O kadar çok düşünce geçiyordu ki kafamdan... Nare baştan beri beni kendine göre yönlendiriyorsa, anlattığı kehanet de gerçek miydi? Daha doğrusu gerçek onun anlattığı gibi miydi? Ne yapmalıydım? İntikam alacak denilen melek bana iyi davranıyordu. Ne zaman zora düşsem o yanımda oluyordu. Çok içten bakıyor, hiç bilmediğim duyguları yaşatıyordu.

22 | GECENİN SANRISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin