B Ö L Ü M B İ R (+18)

22.1K 214 32
                                    

"Avukat hanım, buyurun dedektif Copper sizi bekliyor." diyen yaklaşık on beş dakikadır bakışığım oldukça yakışıklı memurdu. Oturduğum yerden ayaklandığımda herkes gibi kaybetti. Bakışları bluzumun ortaya çıkardığı dekolte kaydı.

Ve kaybetti...

"Teşekkürler." Derken çantamın sapını sıkıca kavrayıp sıkı at kuyruğu bağladığım saçımı hafifçe savurdum. Vazgeçemediğim garip bir özelliğimdi. Hafif aralık bırakılmış kapıdan içeriye kısa bir bakış attığımda çok büyük olmayan odanın ortasında dikkatle kapıya bakan dedektifle göz göze geldim.

Dedektif Dylan Copper.

Kasabanın gözdesi...

Daha önce görmediğim dedektifi kısaca inceledim, odaya girip karşındaki koltuğa oturana kadar. Onu daha önce görsem kesinlikle hatırlardım. Hele ki kahvenin en hoş tonu olan gözlerini...

"Merhaba Dedektif. Beni reddetmeyip görüşmeyi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Buraya gelmemin sebebi müvekkilim Emma'nın kan tahlillerini inceletmeniz." dediğimde kendinden emin bir şekilde arkaya yaslı oturduğu koltuğunda öne doğru eğildi. Masaya yasladığı kol kasları belirdiğinde bakışlarımı gözlerinde tutmaya çalıştım. O odaya girdiğim andan beri bunu yapıyordu.

Gözleri sadece gözlerimdeydi.

" Uyuşturucu almadığını ısrarla savunurken avukatından böyle bir talep gelmesi ne kadar ironik." dediğinde bu durum komik olmasa bile mahçubiyetle gülümsedim.

"On yedisinde tek derdi partilemek olan bir ergenden mantıklı bir haraket beklemek saçma olur değil mi , dedektif." dediğimde onunda alaya aldığı konuyu ipi elimde sıkıca tutarak bende alaya aldım. İpler elindeyse sorun yoktu.

"O on yedi yaşındaki ergen bir cinayetin baş şüphelisiyken her hareketini dikkate almam gerekkir avukat." dedi gülerken.

Hayır, hayır dedektif bunu yapmayın. İpler benim elimde olmalı. En azından kontrol edebiliyorken.

"Demek cinayet zanlılarına dikkat etmeniz gerektiğiniz farkındasınız. Bende kasaba başkanı neden dışarıda serbest dolaşıyor diye soracaktım. Cinayetin büyük ikinci şüphelisi olduğu halde..." yüzündeki hafif alaylı ifade de kaybolduğunda derin bir nefes alıp dik oturduğum koltukta hafifçe geriye yaslandım. O bir kaç saniye masaya bakıp tekrar gözlerime baktı.

"Talebinizi değerlendirmeye alıp müvekilinizin o gün alınan kan tahlillerini tekrar analiz ettireceğim." Sesi az önceki iğnelememi kapatmak ister gibi emin çıktı. Tekrar konuşmanın merkezini o konuya çekmek istiyordu.

"Aslında buraya geldiğiniz iyi oldu Avukat Angel Brown . Cinayet ile ilgili yaptığımız görüşmelerde kurban Teo ile ciddi bir ilişkiniz olmadığını söylemiştiniz." dediğinde kırmızı çizgimden yakalandığımı anladım. Ama rahatımı korumaya devam ettim.

   Kendine güven, Angel. Bırak onlar kendilerinden şüphe etsinler.

" Hala ifademin arkasındayım. Teo ile ciddi bir ilişkimiz yoktu. " dediğimde masanın üzerine duran kalemi alıp kağıda bir şeyler yazdı.

"Ama Teo'nun telefon incelemesine göre partiden önceki üç ay boyunca belirli aralıklarla görüşmüşsünüz."

"Evet, Teo eğlenceli bir adamdı. Oldukça hoş biriydi de aynı zamanda." dediğimde bir katile ait olamayacak kadar rahat gülümsedim. Bakışları bakışlarımı kendi çapında ölçtü.

"Teo'dan çok hoşlanıyor olduğunuz için Emma ile ilişkisini kıskanmış olabilir misiniz? Sizden oldukça genç biriyle olduğu için sinirlenip onu öldürmüş olabilir misiniz?" Sözleri ile bir kahkaha attım.

"Hadi ama dedektif. Onu öldürdükten sonra kıskandığım çocuğun avukatlığını yapıp onun suçsuz olduğunu ispatlamaya çalışmam bu mantığa uyuyor mu hiç?" Sözlerim ile o da güldü.

"Değişik fantezileriniz olduğunu yazışmalarınızdan anlayabiliyorum." dediğinde gözlerine daha derin baktım. Gülümsedim, etkilendiğimde bunu insanlardan gizlemezdim. Ondan etkilendim.

"Evet dedektif oldukça ilginç fantezilerim var. Sizin içinde çok uygunlar." dediğim sırada dedektifin şaşkın bakışlarına gülümsemeden edemedim. Ama hayat bunu kısa kesti. Kapı bir kez hızla tıklatılıp bir memur tarafından açıldı.

"Dedektif Copper. Gazateciler tekrar büronun önünü doldurdu. Başkanın oğlunun cinayeti için bilgi almak istiyorlarmış." dediğidne bakışları bana kaydı ve gülümsedi. "Merhaba Angel." dediğinde ona hafifçe gülümsedim.

" Basın memuru bir açıklama olmayacağını hala araştırma içinde olduğumuzu söylesin." dedi dedektif kapıdaki memura. Ama bende daha fazla uzamasını istemediğim konuşmadan kaçmak için ayaklandım.

"İzninizle dedektif." derken odandan çıkan Ken'in ardından bir şey söylemesine fırsat vermeden odadan çıktım.

"Ken." diyerek ona yetilemeye çalıştım. Sesimle durunca ona oldukça yakınlaşıp gülümsedim. İhtiyaçlarım kendini hoş olmayan şekilde gösterdi. Bakışlarım işini bilir şekilde dudaklarına kaydı.

"Müsait misin?" dediğimde hızla gözlerinden cevap almayı umdum. Yamuk bir gülüşle kafasını hafifçe eğdi ve bildiğim odasına doğru ilerledi. Yakışıklıydı. Ve oldukça marifetli... 1.80 boylarında kumraldı. Kendine has karakteristik bir yüzü vardı. Ve çok marifetli parmakları...

Odasına girip kapıyı kapattığında Stor perdeyi kapatmasını izledim. "Demek Angel yaramazlık istiyor." dediğinde çantamı koltuğa bıraktım. Alt dudağımı dişlerim altına alırken kalçamı masaya yaslayıp ceketimi çıkardım.

"Dedektif Copper katlanılmaz biri. Gevşemeye ihtiyacım var." dediğimde yüzünde geniş bir gülümseme oldu. Ceketimi çantamın kenarına bıraktım ve eteğimi hafifçe yukarı çıkararak masaya oturdum. Gözleri patlarken masaya yaslı sehpayı ayağı ile itip yanıma yaklaştı ve dudaklarımı dudakları ile ıslattı.

Odaklandığım şey hazdı. Bir eli ensemi kibarca tutarken diğeri bluzumun açıkla bıktığı göğsümü avuçladı. İstediğin bu kez bu değildi. Ona uzun bir öpücük verdikten sonra kendimden uzaklaştırdım. Masada biraz daha geriye kayıp eteğimi biraz daha kaldırdım. O ondan istediğimi çok geçmeden anladı ve beni masaye tamamen yatırdı. İşaret parmağı iç çamaşırımın üzerinden ruhumu okşadı.

Sınırlar sevişmenin kayıp parçasıydı. Eliyle iç çamaşırımı kenara çekti ve parmağı boydan boya orada olduğunu bana hisettirdi. İstediğim hissedilmekti.

Dili istediğimi bana verdi. Tomuruğumu ardı ardına tadarken konuştu. "Nasıl bu kadar baş döndürücü olabiliyorsun Angel." dediğinde sıkıca tuttuğum kafasını kendime bastırdım.

Sadece istediğim işimin görülmesi olduğunda konuşmaktan hoşlanmazdım. Sadece ana odaklanırdım.

Ben hazzın elinden tutarken nefesi her an oradaydı. Hafifçe inlediğimde doruğa ulaşmaya başlamıştım. Saçlarını çekerken o daha hiddetle emmeye başladı tomuruğumu. Ben katlanılmaz hissi tadarken o en sevdiği tada ulaşmış gibiydi. Durmadı. Nefesini hala hissedebiliyorken iki parmağını ıslanmış aralığıma daldırdı. Yeni ulaştığım doruğa bir kez daha hızlı ve sert giren parmakları ve uslanmaz dili sayesinde bir kez daha ulaştım.

"Tadına bayılıyorum." dediğinde diz çöktüğü yerden kalktı ve ellerimi tutarak benimde kalkmama yardım etti. Dudakları üzerine minik bir buse bırakıp masadan kalktım.

"Bende beni her defasında müthiş bir zevke boğmana bayılıyorum Ken." dedim ve ona memnun bir gülüş sunup çantamı ve ceketimi alıp odadan çıktım. Elim saçımı hafifçe savurdu.

Bu kadardı. Baş döndür, nefes kes ve istediğini al.

Sessiz Ve Sensiz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin