~10.Bölüm~

128K 6.2K 1K
                                    

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

🌹

Uykudan ilk uyanan Yusuf Mirza oldu, hala karısının küçük göğüs kafesinde olduğunu görünce kendi kendine tebessüm etti. Karısı zaten ufak tefek birşeydi birde tüm gece üstünde uyumuştu iyi mi? Umarım bir yeri ağrımazdı, kendini yatağın yan tarafına attı ve karısını izlemeye başlamıştı. Geceden açık bıraktığı saçlar dağılmıştı. İri ellerini uzattı ve karısının yüzüne dökülen perçem saçları kenara itti. Çok güzel karısı vardı, hafif dolgu dudakları, fındık burunu, al yanakları hele deniz gözleri kalbini yerini çıkaracak gibi attırıyordu. Yaşamadığı tüm duyguları karısı ile yaşamıştı. Dayanamadı ve kol dirseğinin üzerinde yükselip karısının boyuna öpücük kondurdu. Mis gibi kokusunuda içine çekti. Karısının küçük bedenin kıpraşmasıyla tekrardan öptü. Dolgun dudakları bu sefer karısının fındık buruna değdi. Gülhanım ise yüzünde hissettiği dokunuşlarla gözlerini ağır ağır açtı. Kocasını karşısında görünce hafif bir tebessüm etti. Bir kaç saniye gözlerini kırpıp tekrar açtı küçük elini kocasının yanağına yasladı. Dün gece çok kötü gözüken kocası bu sabah daha iyi görünüyordu.Onun için oldukça endişelenmişti. Hatta ara sıra uykusunda babam dediğini duymuştu.

- Günaydın Yusuf Mirza." Dedi şen şakrak sesiyle, eliyle kocasının yeni çıkmaya başlayan sakallarını okşadı. Yusuf Mirza'ya kirli sakal çok fazla yakışıyordu. Kocasının elini belinde hissetmesiyle nefesi hızlandı. Yusuf Mirza, eğildi  karısının yanağına öpücük kondurdu.

- Günaydın Gülhanım, ama kuru kuruya günaydın olmaz." Dedi karısının üzerindeki yerini alırken, altında küçücük kalan karısına bakıp güldü. Bundan bir ay önce ben o küçük kıza nasıl kadın gözüyle bakayım derken şimdi o küçük kadının bacaklarını arasındaydı. Göğüsünde huzur buluyor, o kestane rengi saçlarında ise nefes alıyordu resmen. Boşuna dememiş atalarımız. Büyük lokma ye, büyük söz söyleme' diye eğildi ve Gülhanım'ın dudaklarını, dolgun dudaklarının arasına alıp öpmeye başladı... Bir eliyle belini okşamaya başlamıştı. Karısı altında kendinden geçerken ayrıdı dudaklarını... Biraz daha öpüşmeye devam ederlerse bugün odadan çıkamazlardı.

- Küçük bir çanta hazırla üç, dört gün kalalım çiftlik evinde." Dedi nefes nefese, son kez karısının dudaklarına belli belirsiz, bir öpücük kondurup kendini yan tarafa attı. Gülhanım, başını olumlu anlamda salladı ve yataktan kalktı. Giysi dolabının en altında olan siyah küçük çanta çıkardı daha sonra giysi dolabına döndü ve bugün çiftlik evine giderken rahat olması için siyah bol bir pantolon çıkardı. Üzerine dizlerin hemen  altında biten beyaz bir tunik çıkardı, yazmaları koyduğu çekmecesinden siyah şalını da çıkarıp kenara koydu. Yeni gelin haftası daha dolmamıştı ve beyaz giymesi gerekiyordu ama Yağmur siyah elbise giyinip yas tutarken, o beyaz elbise giymezdi onun yasına saygısızlık olurdu. Daha sonra Yusuf Mirza için kıyafetlere bakmaya başladı. Hepsi Siyahtı! Siyah! Başka hiç bir renk yoktu.En kısa zamanda Yusuf Mirza için birkaç renkli kıyafet alması lazımdı. Havalar hala sıcak olduğu için siyah bir t-shirt ve siyah pantolonu çıkarıp kocasına döndü. Gördüğü manzara ile istemsizce güldü. Yusuf Mirza, kolunun başının altına almış ve onu izliyordu...

- Senin için bunları çıkarttım, kahvaltıdan sonrada çantayı hazırlarım. Sende kalk şimdi Yâdem elinde bastonla kapıya dikilir." Dedi gülerek, Dün sabah Şahin kahvaltıya geç kaldığı için gidip bastonunu ile kapısına dayanmıştı. Daha sonra odanın kapısını geç açtığı içinde kafasına bastonla vurmuştu.

PAYEDÂR(TÖRE) /TAMAMLANDI\Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin