B Ö L Ü M O N B E Ş (+18)

2K 59 4
                                    

Elimdeki anahtarı döndürmeden öylece tuttum kapı deliğinde. Aldığım derin nefeslerin hiçbiri fayda etmedi cesaretimi toplamaya. İlk defa birinin benim için bir şey yapmasına ihtiyacım vardı.

"Kimse senin için hayatını yarım bırakıp yardımına koşmayacak Ansel." Zihnim yine babamın kafamda yer edinmiş seslerinden birini tekrarladı. Bu kez bedenimi yenilgiyle terk eden nefesimle birlikte anahtarı yavaşça döndürdüm. Eve girmek kapıyı açmaktan daha kolay oldu. Kapının sağ tarafından kalan düğmeyle tüm evi aydınlattım. Çelik kapıyı girer girmez kapatıp çantamı yere bıraktım. Ceketimi eve girişimi geciktirmek için yavaşça çıkardım.

"Hoşgeldin Ans. Seni çok özledim." dedi hasta babam. Bilincimin bana yansıttığı ses çok gerçekti. .

Bilinçli olarak beni hiç sevdiğini söylememişti. Bilinçsizde olsa bana Ans demekten vazgeçmemişti. Onun için Angel yoktu Ansel vardı. Ve tamamını genelde kullanmazdı. Benimle konuşurken her zaman en kısa tabiri kullanırdı. Nefesini boşa harcamaktran kaçınır gibi.

Solana girer girmez koltukların üzerine bırakılmış babamın yaptığı tuvallerle kaşlarımı çattım. Tuvalerin çoğunda manzara resimleri vardı. Bir kaç tanesinde annemin portresi... Diğerine göre büyük olan resmin önüne geldiğimde istemeden gülümsedim. Annem ve Anna'nın bir resmi vardı.

"Onları kaybetti Ans. Onları özlediği için çizmiştir." diyerek beni teselli etmeye çalıştı içimdeki küçük kız. "Seni kaybetse özlemezdi bile." dedi gerçekti yanım. Ve ben içimdeki küçük kızı dinleyip heveslenecek yaşı çoktan geçmiştim. Resimleri öylece salonda bırakıp odalarımızın olduğu üst kata yöneldim. Merdivenleri yavaş yavaş tırmanırken derdim yüzleşmekten kaçmak değildi. Kendimi yokluğa tek seferde alıştırmaktı.

"Tanrı Ans... Güvenmen gereken tek o. Onun hepimiz için bir planı var. Yaşananlar senin suçun değil. Tanrı istedi ve sen o çocukla tanıştın. O çocuğun yaptığı kendi tercihiydi. Onu öldürmem de benim tercihim." Annemin tam olarak bu merdivenlerde bana söylediği sözler. Genç Ans tam şurada, en üst basamakta, oturuyordu. Şimdinin aksine ağlayabilecek kadar güçlüydü.

"Angel. Benim mavi bluzum nerede? Sen mi aldın?" Ondan duyduğum son cümle buydu. "Ben istemedim Ans." cümlesini hatırlamak istemiyordum.

Anne ve babamın odasının önünde tahminimden daha kısa bekleyip içeri girdim. Yatağın üzerindeki her şey çıkarılmış, halı toplanmıştı. Üzerinde annemin takılarının olduğu aynalı komodin bozulmayan tek şeydi. Babam giderken bile sadece anneme zarar vermemişti.

Yatağa oturmak dahi istemedim. Kağıda öylece beklerken komodin üzerinde babamın alyansını gördüm. Büyük ihtimalle elleri boya olduğu için çıkarıp buraya koymuş sonra da unutmuştu.

Ürkerek uzandım yüzüğe ve hiç tereddüt etmeden onu da anneminkinin yanına zincire taktım. İkisi de bana bir şeyler öğretmişti, ilham vermişti.

Annem bana sevmeyi, babamsa hayatta kalmayı öğretmişti.

Kolyenin zincirini düzelttim ve aynada kolyenin boynumda duruşuna baktım. Sanki boynumda eksik olan şey bu kolyeymiş gibiydi. İki gögsüm arasındaki lotus çiceği dövmesinin tam ucuna geliyordu.

Lotus çiceği...

"Lotus çicekleri Angel. Yağmur ormanlarının en kuytu köşelerinde kendine yer edinmiş kendi kendilerini koruyabilen çicekler." diyen ablamın sesi gülümsemi sağlarken odadan çıktım.

"O yüzden mi bileğine dövme yaptırdın?" diye sorduğumu hatırlıyordum sol bileğinin iç kısmında nabzını üzerindeki çiceğin güzelliği ile büyülenirken.

Sessiz Ve Sensiz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin