İnsan Mutluyken İyi Bir İnsandır

92 12 0
                                    

Dedektif İhtiyar,
Her şey yolundayken iyi insan olmak kolaydır. Bu sözlerim çevremdeki insanlara gelsin. Ama sadece sen okuyorsun bu sözümü.
Ben ne zaman mutlu olacağım. Yüzüm hep düşük de.
Mesela bugün mutsuzduk. Mutsuzluğumuzu kendimizce kötü olan insanlara zarar vererek gidermeye çalıştık. Kısa süreli de olsa güldük. Arkadaşlarımla beraber biraz intikam aldık sinir bozucu kötü insanlardan. Belkide iyilik yapmışızdır. Onlara sahip oldukları şeylerin kıymetini öğretmişizdir.
Biz... Ben ve arkadaşlarımız. Yaşadığımız sıkıntı dolu hayatımızda bize en iyi gelen şey kötü insanlara zarar vermek. Bizi çok güldürüyor. Huzur buluyoruz. Entrika kurup durmaya çalışan kalbimize ritim attırıyoruz. Mesela bak bugün çok iyi tanıdığımız bir esnafa eşek şakası yaptık. Koca göbekli olan bu esnaf hiçbir şeyden memnun olmayan küçük çocuklara bağıran itici bir adamdı. Bu sabah uykumuzdan fedakarlık yapmasını söyleyerek üç arkadaş dükkanın önünde buluştuk. Sabah altı olmalıydı. Kimse bizim yaptığımızı görmesin diye bu saati seçmiştik. Dükkanının kapısına çimento döktük. Amacımız çimento kapıyı yere sabitleyip açılmamasını sağlamaktı. Ama biliyorduk çimento iki saate taş olmazdı. O yüzden perşembe gününü seçmiştik. Perşembe esnafın kendine dinlenme ilan ettiği gündü. Komşu esnaflar tarafından da sevilmediği için biri gidip ona bu durumu haber vermek için telefon etmezdi. İşte böyle İhtiyar biz biraz sinir bozucuyuz. Sana çocukca gelmiş olabilir. Çünkü çocuğuz biz. Ah bu arada bugün kolyemi sakladığın için tekrardan huzurevine getittirdiğini unutmayalım. Ne o beni mi özledin? Yanına geldiğimde yine plağını tamir ediyordun. Ama bu sefer yüzüme bakmıştın. Hatta yüzüme gülmüştün. İyi davranmıştın. O an ben de sana gülümsemiştim ya aklımdan ne geçti biliyor musun? Acaba ne sinsilikler düşünüyor dedim. Seni yavaş yavaş tanıyor olsam gerek akşamki yemeğimizde de davetliydin. Aile dostumuzun iş arkadaşlarının katıldığı bir yemeğe senin katılman biraz saçma gelmişti. Daha doğrusu sindice. Ama sonra senin ne kadar zeki bir insan olduğun aklıma gelmişti. Deri yemek takımının orda gereksiz samimiyet ortamı kurulmuştu. Misafirler iki de bir benimle ilgileniyorlardı. Bu senin dikkatini çekiyordu. Sonra sen beni çok şaşırtacak bir şey yaptın. Masadaki misafirlere beni işaret ederek:"Değerli konuklar. Torunuma bu kadar soru kafi. Onun şimdi yukarı çıkıp ders çalışması gerekiyor. Hadi çık yukarı evlat,"dedin. Çarprazımda oturan kırk yaşlarındaki misafir adam sana:"Torununuz mu Ekrem Bey. Sürprizlerle dolusunuz. Ailenizden ilk kez bahseder oldunuz," dedi. Karşımdaki diğer adam:"Onu yanınıza almayı düşünüyor musunuz? Malum bir amaç için huzur evinde kalıyorsunuz. Oradan çıkıp eski evinize mi yerleşeceksiniz," dedi sen ise çekici gülüşünle:"Huzurevinde işim bitti. Oradan alacağımı aldım. Şimdi torunumu emanet ettiğim yerden alma vakti geldi," dedin. İhtiyar sen hastasın. Bu yaptıklarından sonra o kadar çok sinirlenmiştim ki aike dostumu zorla masadan kaldırıp evin dışına çıkardım. Hava soğuktu. Buna aldırmamıştım. Minik çöp kutusuna tekme atarak:"Benim ailem yok. Beni çocuk esirgeme kurumundan sen aldın. Seni aile dostum olarak tanıttım ben ona. Şimdi bu ne? Her şeyden haberi varmış belli oldu. Onun gözünde aptal bir yalancıyım, dedim. O ise mahcup bir şekilde:" Bak bilmediğin çok şey var. Sakın benden nefret etme, diyerek boynuma baktı. Sonra elimle boynumu yoklayarak:" Dediğin gibi çıkardım kolyeyi artık rahat konuşabilirsin," dedim. Şimdi sen neyden bahsediyorsun diyebilirsin. Haklısın suçüstü yakalandın. Aile dostum. Her neyse zaten bikiyormuşsun artık yalana gerek yok. Beni evlat edinen adam bana yemek masasından kalkarken bir takım işaretlerle kokyeyi çıkarmamı istemişti. Anlamamıştım. Ama yine de çıkarmıştım. Kolyeyi çıkarıp onun avuç içine bıraktım. Kalpli kolyemin içini açıp biliyordum der gibi bana gösterdi içini. Sonra da portmantoda bıraktı kolyeyi. Huysuz bir daha asla bana dinleme cihazı takma!
İmza
Saplantı

-SAPLANTI-Where stories live. Discover now