Bölüm 1

633 154 28
                                    

İsra kampüsün koridorlarında yürürken arkasından ona çarpan bedenle öne doğru sendeledi. "Dikkat etsene!" diye bağırarak sinirle arkasına dönmüştü ki ona bakıp gülümseyen çocuğu görerek bakışları yumuşadı.

"Caner!" dedi dişlerinin arasından tıslarcasına. "Bir gün beni yere düşüreceksin ve bende seni öldürmek zorunda kalacağım" dediğinde Caner kahkaha atarak "Sen bana kıyamazsın güzelim" dedi ve kolunu İsra'nın omzuna attı.

Okulun ilk günü yani sadece iki ay önce tanışmış olsalar da Caner ile çok yakın arkadaş olmuşlardı. Genç adamdan sekiz yaş büyük olmasına rağmen ona yaşıtıymış gibi davranıyordu. Evet yirmi yedi hatta üç ay sonra yirmi sekiz yaşında olacaktı ve üniversiteye gitmeye karar vermişti. Hem de beynini yakmasına sebep olacak bir bölüme Felsefe! Bölümüne kaydolmuştu.

Birlikte dersliğe girerlerken şakalaşarak gülüşüyorlardı. O gün tek bir dersleri vardı ve sonrasında bütün gün boşlardı. Belki de bu bölümü tercih etmesinin sebebi buydu. Boş saatleri en çok olan bölümlerden bir tanesiydi.

Yan yana oturup ders kitaplarıyla defterlerini çıkarttılar. Profesörü beklerken sohbet ediyor, sınıfın diğer tarafındaki gürültücü gurubun sohbetlerinden uzak durmaya çalışıyorlardı. Ancak he sınıfta olduğu gibi sınıfın çıkıntısı Barış, "Abla senin artık evlenip ev bark sahibi olman gerekmiyor mu ya?" diye seslendi. Sınıfta birkaç kişi onunla birlikte gülüşürken İsra kafasını çevirip çıkıntıya baktı.

"İnsanlar artık altmış yaşında da okuyabiliyor Barış. Üstelik okumak ev bark sahibi olmaya engel değil. Böyle çocukça şakalar yapacağına büyü biraz" diyen İsra'nın sözleriyle Caner yumruğunu ağzına götürüp öksürürmüş gibi "Kapak!" dedi.

Sınıftakilerin çoğu gülmeye başladığında Barış incinen gururunun acısını çıkartabilmek için sinirini Caner'e yöneltmiş ve ayağa kalkarak "Ne diyorsun lan sen? Sıkıyorsa sesli söylesene" demişti.

Barış ona doğru dönüp ayağa kalkarken içeri giren profesör çıkacak bir kavganın önüne geçmişti. Herkes yerine oturup sakinleşirken ders başlamış ve İsra bir kez daha neden bu bölümü seçtiğini sorgulamıştı.

Dersin sonunda İsra, bir kavga çıkmasın diye Caner'i sürükleyerek derslikten çıkartmış ve koridordan aynı hızda geçmişti. Caner kolunu ondan kurtarmaya çalışarak "Ondan korkmuyorum İsra kolumu bırak" dediğinde İsra merdivenleri inerken "Bence korkmalısın çıkıntının ne kadar iri ve kaslı olduğunu gördün mü?" dedi.

Önüne dönmeden önce Caner'in incecik bedenine ima dolu bir bakış attı.

Kampüsten dışarı çıktıklarında genelde arabaların girmesinin yasak olduğu bölümde bekleyen arabayı görünce İsra'nın kalbi çıkacak gibi atmaya başladı. Arabayı tanımıştı. Onun arabasıydı. Önündeki merdivenleri inerken biran ayağı boşluğa denk gelir gibi oldu ve öne doğru sarsıldı. Caner tam zamanında uzanıp kolunu tutmasaydı büyük ihtimal merdivenleri yuvarlanarak inecekti.

Doğrulurken "Ne oldu? İyi misin?" diye soran genç adama "İyiyim" diye cevap verirken bakışlarını arabadan ayırmamıştı. Merdivenleri indikleri sıra Caner'e birinin sertçe çarpmasıyla ikisi de savruldu.

Hızlı adımlarla önlerine geçen Barış omzunun üstünden ukalaca sırıtıp onlara "Affedersiniz siz böcekleri görmedim" dedi ve önüne döndü.

İsra ona bir karşılık vermeyecek kadar dikkati dağılmıştı. Ancak Barış'ı takip ettiğinde onun görünce kalbini yerinden oynatan arabaya doğru gittiğini fark etti.

Arabanın hemen dışında duran koruma genç adam için kapıyı açtı ve Barış onlara bakıp son kez ukalaca sırıttıktan sonra arabaya bindi. Kapıyı açan adam öndeki yolcu koltuğuna bindikten sonra araba dönerek çıkışa ilerledi.

Gökkuşağındaki KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin