28 x Son Görev

16.7K 849 98
                                    

Keyifli okumalar!

Bir 'Vişne' Masalı - Bölüm Yirmi Sekiz: Yaralı

Hayatım her zamanki akışından çok hızlıydı. Bir sürü şey oluyordu ve bazen bu şeylere yetişemiyor gibi hissediyordum. Verdiğim tepkiler, tepki değildi aslında. Kızıyordum, ama bu yeterince değildi. Şaşırıyordum, ağlıyordum, korkuyordum... Bir sürü duygu vardı ama sanki hiçbiri yeterince yaşanıyor gibi değildi.

Kendim olmaktan çıkmış gibi hissediyordum ama kendim olmaya en çok yaklaştığım zamandaydım.

"Portakalım." dedi Uğur beni kendine çekip sarmalarken. Elleri usulca saçlarımın üzerinde gezinmeye başlamıştı. Her zamanki gibiydi. Eren yere yayılmış, ayağını koltuğa koymuş ve birileri ile mesajlaşıyordu. Batuhan ise onun tepesinde semt kekosundan hallice oturuşu ile Eren'in başında oturmuş ve onun telefonunun ekranına bakıyordu. Yaman koltuğa yayılmış telefonu ile uğraşırken, Uğur ve ben ise bir diğer koltukta yayılmıştık.

Uğur'un göstermekten asla çekinmediği abi şefkati üzerindeydi yeni. Yaman ise sırasının gelmesini bekliyordu muhtemelen.

"İyi gibi değilsin." dedi Uğur yeniden konuşarak. O anda Yaman telefonunu bıraktı ve bize döndü. Eren de yerde toparlanıp bize doğru dönük oturdu. Batuhan yerde ördek yürüyüşü yaparak Yaman'ın yanına oturdu. "Fazla tepkisizsin." diyerek Uğur'u onayladı Eren. Dikkatle bakıyordu suratıma. "Aylar önceki gibi değilsin." 

"Bilmiyorum." dedim iç çekercesine. Gerçekten bilmiyordum. Çünkü yetişemiyor gibi hissediyordum. "Her şey çok üst üste geldi. Tam bir şeye alışmaya çabalarken hep yeni şeyler çıktı. Böyle oldukça alışmam gereken şeyler hep arttı ve hiçbirine tam anlamıyla alışamadım aslında."

"Ailenle de mi böyle?" dedi Batuhan bana kirpiklerini kırpıştırarak bakarken. Benim ailem en başından Eriz ve onlardı. Bir başka aile fikrini düşünmemiştim pek. Özduman olmayı kabullenmemiş olsam da alışmıştım. Ve sonra tesadüfen olduğum kişi olmadığımı hissettim. Ailemi buldum. Aileme tam alışamadan göreve gittim. Bu olayın olmasına sebep olan her şeyi konuştuk evet, ama asla tam anlamıyla oturup konuşmadık. Ne ben onları tam anlamıyla tanıyordum ne de onlar beni. "Sanırım." diyerek mırıldandım. "Onlar bana hep çok iyi. Gerçek aile gibi. Ama ben gerçek aile nasıl olur bilmiyorum. Evet onlarla kötü değiliz. Ama birbirimizi tanımıyoruz bile."

"Belki de biraz izin alıp ailenle vakit geçirmen lazım." dedi Uğur sakin çıkan sesiyle. Dudaklarım büzüldü. Mantıklı bir fikirdi. Hatta belki yeni timimi öğrenmeden ufak bir izin alabilirdim. Hem ailemi tanımak için, hem de Özdumanlar ile hesaplaşmak için. Evet onlarla hesaplaşmıştım. Ama yeterli değildi. Onlar benim hayatımı çalmıştı. Ufak bir hesaplaşma ile konu kapanamazdı. "Leyla teyze ve Merih amca gözünün içine bakıyor." dedi Eren gülümserken. Elini elimin üzerine koyup sıkmıştı yavaşça. "Meriç'te aynı şekilde. Ama o yediği boktan dolayı bir ürküyor sanki."

"Onları affetmeyeceğinden korkuyorlar." dedi Yaman ciddiyetle bana bakarken. İç çekerek kafa salladım. "Onlara çok kızgınım, içimde hep bir kızgınlık kalacak. Ama bunun böyle gitmeyeceğini de bilmeleri lazım..."

"Çünkü birisi abin, diğeri aşık olduğun adam." dedi Batuhan araya girerek. Yaman ve Eren'in kısık gözleri onu bulurken Batuhan masumca gülümsedi. "Yalan mı ayol?" diyerek kendini savunmaya çalıştı. "Sanki ben dillendirmesem bilmiyordunuz."

Bir 'Vişne' MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin