22. BÖLÜM: KİRAZ

6.7K 400 72
                                    

Sekiz yıl önce 

"Bırak anne." Elimi sertçe çektiğimde kadının gözlerinden geçen duygu yoğunluğu ile tereddüte düştüm.

"Bak ileride geri dönersen daha çok kızar. Tanımıyor musun babanı Kiraz?" Annem son kez şansını denerken ben dolabımda kalan iki parça kıyafetide bavuluma attım.

"Geri dönmeyeceğim." 

"Yapma." Endişe ile soludu.

"Bunun bir gün olacağını hepimiz biliyorduk." Dedim ayaklarını sürüye sürüye kapıma gelen Uzay'ı fark ederken.

"Nereye gideceksin?" ikisini o adamla yalnız bıraktığım için bana öfkeli gibiydi.

"Barbaros'un yanına. O bir şeyler ayarlar." 

"Ne yiyip ne içeceksiniz? Nerede kalacaksınız? Daha yeni liseden mezun oldun." Annemin gözünden bir damla yuvarlanırken gözüm istemsizce masamın üzerindeki kabul mektubuna kaydı. O adamın parasını istemediğim için okulda hayal demekti bundan sonra.

"Çalışırım en kötü." Ne kadar korku ve endişeden midem kasılsada ona gülümsemeyi başardım. "Şimdi de başka bir şey yapmıyorum nasılsa..."

"Yapamazsan ne olacak?" Uzay bir kez daha gözümü korkutarak kalmam için çabaladı.

"Bundan daha kötü bir hale düşmem." dedim kolumu sıyırarak öz babamın oluşturduğu yanık izini gösterirken. Kollarım hatta bacaklarım bunlarla doluydu.

"Kiraz..." Onları odada yalnız bırakarak hole ilerlerken Uzay nefes nefese konuştu. O da dik durma çabasından vazgeçmiş kaşlarını çatmıştı. Ağlamamak için direniyor gibiydi.

Üzerime ceketimi geçirken annem can havliyle kolumu yakaladı. Fakat o her ne söyleyecekse söyleyemeden oturma odasından babamın sesi yükseldi.

"Uzay gel bak seninkiler çıktı!" Keyifli bir sesle televizyon izlemekle meşguldu. Ona da iki çift lafım olduğu için hazır olduğuma emin olunca direkt ayakkabılarımı giymedim. Yıllar sonra dudaklarımda yer eden sahici bir gülümseme ile oturma odasına girdim.

"Çıkıyorum ben." Arkadaşlarımla bir şeyler içmeye gidecekmiş gibi konuşmam bir anlık kaşlarını çatmasına sebep oldu.

"Dönersen kapım açık olur mu emin değilim." Bu sözler histerik bir şekilde gülmeme sebep oldu sadece.

Elimi arka cebime atıp cüzdanımı çıkardım. İçindeki son para olan iki yüz lira nakiti ve onun ödediği genellikle kullanmadığım kredi kartını çıkarıp masanın üzerine bıraktım. Alaycı ifadesi dağılmış ciddiyetimin farkına varıyordu sonunda.

"Merakla bekliyor olacağım." Kışkırtıcı bir gülümseme geçti dudaklarımdan. "Ne kadar iyi bir şef olduğumu öğrenince ne yapacağını, beni nasıl yana yakıla arayacağını merakla bekleyeceğim." 

"Zor o biraz." dedi tekrardan keyfi yerine gelirken. Saatler önce doldurulmasına rağmen masanın üzerinden çay bardağını ilk kez eline aldı. "Ne de olsa bu meslekte görüp görebileceğin en iyi şefim ben." Bir an ciddi mi değil mi anlayamadım. Fakat herhangi bir gülme belirtisi göstermemesi söylediği şeye kalpten inandığını gösteriyordu.

"İyi bir şef olabilirsin." Ona arkamı dönüp söylemek üzere olduğum şeyi daha önce hiç söylememiş olmanın pişmanlığı ile üzüldüm. "Fakat ne iyi bir eş ne de iyi bir babasın." Omzumun üzerinden son kez ona baktım. Dudakları aralanmıştı fakat tek kelime etmiyordu.

 "Bundan sonra ben yokum." Ellerimi pes ederek kaldırdım. Ve sanki ellerimi kaldırdığımda bileklerimdeki zincirlerden kurtulmuşum gibi rahat bir nefes aldım.

Yes CHEFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin