Koku

3K 217 70
                                    

"Dünyanın en güzel yeri senin yanın evet ama gelmek yasaktır bana."

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Bade'den..
Sıcak burnu benim soğuktan kızarmış burnumu okşuyordu. Eli belimi sımsıkı sarmıştı. Gözlerim dudaklarıyla bakışları arasında yolculuk yapıyordu. Nefes almayı unutmuştum sanki. Her şey ağır çekimde hareket ediyormuş gibiydi.
Elinin belimden kalçama doğru kayışı, dudaklarının dudaklarımı davet edercesine duruşu ve gözlerinin derinliklerinde yanan o ateş. O an o ateşte yanmak istedim. Korkmadım. Ben çoktan kül olmuştum. Kül olmuş biri ateşten korkmaz.

O yavaş hareketler bir anda normal haline dönmüştü. Beria hoca beni bıraktı ve bana baktı.

"Sen bu sopayla bu saatte ormanda ne yapıyorsun acaba?"

Henüz düzene girmemiş olan nefesimi kontrol altına almaya çalışıyordum. Tabii bir kaç saniye önceki görüntüler aklıma geldikçe bu çok mümkün olmuyordu. Gülümsemeye çalıştım. Umarım çenem düşmez.

"Ben bu sopayla yılanların kafasını ezdim. Bu arada gerçekten çok iyi iş görüyor. Çok fazla yılan var burada neden anlamadım. Yani tamam orman olduğu için olabilir ama Amazon mu canım bura-"

Eliyle ağzımı kapatınca cümlem yarım kalmıştı. İyi ki de yarım kaldı. İyice saçmalayacaktım yoksa.

"Bence kamp alanına gidelim de öyle açıklama yap."

Kafamı salladım ve yerden sopamı aldım. Beria hoca dönüp bana baktı.

"İkimizi de koruyayım diye. Şimdi tekrar yılan çıkar, sizi ısırmasın."

Kaşlarını kaldırdı ve gözlerini kısarak bana bakmaya devam etti. En sonunda kafasını eğerek gülümsedi. Tam olarak görmesem bile gördüğüm kadarıyla büyülenmiş ve şaşırmıştım. Bir ömür boyu aklımda çıkmayacak güzel bir görüntüydü. Gerçekten gülümsedi değil mi? Beni yılan ısırmışta zehrini salmış olmasın. Yoksa her şey hayal miydi? Zehirse de panzehiri olmasın.

"Hadi gidelim artık."

Kafamı iki yana sallayıp kendime geldim. Birlikte kamp alanına doğru yürümeye başladık. Yani yolu bilmiyordum ama oraya gidiyoruzdur diye tahmin ettim. Yolda giderken çimenlerin kıpırdayışını gördüm.

"Hocam geri çekilin! Yılan galiba!"

Sopamı o tarafa doğru sallamamla içinden bir şey çıkıp üstümüze doğru geldi.

"Bu ne böyle? Hey, sen yılan değilsin."

Sincap, balon gibi şişmiş ağzı ile bize masum masum bakmaya başladı. Öyle olunca sopayı bırakıp sincaba yaklaştım.

"Çok tatlı!"

Sevmek için daha yakınına gitsem de izin vermeden küçük ve hızlı adımlarla koşarak gitti. Ayağa kalkıp Beria hocanın yanına döndüm. İlk defa sincap sevmeye bu kadar yakındım. Başka sefere artık.

Kamp alanına yaklaştığımızı etrafta dönüp duran Alper ve Dersu'yu görmemle anlamıştım. Beni gördüklerinde düşe kalka yanıma geldiler.

"Neredesin sen Bade!?"

"Aklımıza neler neler geldi biliyor musun!?"

İkisinin de elini tutup dudaklarımı büzdüm.

"Size haber vermem gerekirdi, üzgünüm. Sadece kendi başıma kafa dinlemek istedim."

Elimi sıkıp gülümsediler. Dersu omuzlarımdan tuttu ve beni yana çevirdi. Kulağıma yaklaşıp fısıldadı. "Bence teşekkür etmen gereken biri var." Önüme baktığımda karşımda duran Beria hocayı gördüm. Sanırım ondan bahsediyordu. Gözlerine baktım, en samimi gülüşlerimden birini bahşettim.

Halledebilirdik | GXG +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin