23. BÖLÜM: GİN ve SİGARA

7K 438 72
                                    

"Neden hala gitmediniz?" Dışarı çıktığımda herkesin hala burada olduğunu gördüm. Efsun sesimi duyunca gülerek yanıma geldi.

"Bugün bir şeyler içmeye gidelim diyorduk." Bana itiraz etmek istemeyeceğim o yavru köpek bakışlarını sundu.

"Size iyi eğlenceler." dedim yanından sıyrılarak geçip gidecekken.

"Hadi ama!" Yekta bir anda dibimde bitti. 

"Hem Efsun'un sevgilisi ve İpek'te gelecek." dediğinde ilgimi çekmişti. Hayır ilgimi çeken Efsun'un sevgilisi değildi. Beni inanılmaz huzursuz eden İpek'ti. Herhangi bir yanlışı olmamıştı aslında. Rüzgar'ın diğerleri ile birlikte onunla takıldığını da söyleyemezdim. Fakat içimdeki kuruntuya engel olamıyordum.

"Sen gidecek misin?" Arkamda olduğunu bildiğim Rüzgar'a döndüm. Omuz silkti.

"Sadece sen gidersen." Kerem duyduğu şey ile gözlerini bariz bir şekilde devirip iç çekti. Bir anda eğlencelerini bozan kişi gibi hissettiğim için başımı salladım.

"Gidelim o halde." Gülerek yanıma gelip elimi tuttu.

Ben Rüzgar'ın arabasını tercih edip ön koltuğu kapınca diğerleri başka arabalara dağılmıştı.

"Çok kıskançsın." Sessizliği bozan o olunca aynadan kendime bakmayı kesip başımı eğdim.

"Hangi konuda." dedim anlamamazlığa vurarak. Bana yarım ağız gülerek baktı.

"Biliyorsun güzelim. Eğer canını sıkan bir şey varsa söyleyebilirsin." dediğinde gözlerimi devirip telefona çevirdim bakışlarımı.

Uzay'ın bugün öğlen attığı, fakat vakit bulupta açamadığım, resme tıkladığımda Mersin'e annemin yanına gittiğini hatırladım. Annem elini kaldırmış geniş bir gülümseme ile ekrana bakıyordu. Bu resim istemsizce içimi sıcacık ettiği için genişçe gülümsedim. Bana öyle geldiğini biliyordum fakat bazen daha iyiye gittiğini düşünüyordum.

"Neye bakıyorsun?" Rüzgar yol ile ilgileniyormuş gibi davransada gözünün ucu ile bana baktığını biliyordum.

"Hiç." Daha demin beni uyuz etmek için takındığı tavrı hatırlayınca gülümsemeyi kesip omuz silktim.

"Bir şeye gülüyordun ama." Meraktan içi gidiyor gibiydi.

"Önemli değil ya." bir saniyeliğine bana dönüp tek kaşını kaldırdı.

"Önemli değil?" Başımı aşağı yukarı salladığımda dudağını öne büzdü.

"Bana başka çare bırakmadın." Dedi derin bir nefes alıp ciddiyetini korumaya çalışırken. Tehditkar sesi elinde herhangi bir koz olmadığını bilsemde kaşlarımı endişe ile çatmama sebep oldu.

"Ne?" dedim bir elimi koluna koyarak. Sakin bir yolda olduğumuz için dikkat ederek cebinden telefonunu çıkardı. Bir gözü yolda bir gözü telefonunda, ekrana bir kaç defa tıkladı. Telefonu sakince bana çevirdiğinde gördüğüm şey ile bağırmaktan kendimi alamadım.

"Sil onu!" Telefonunu almak için öne atılacağım sırada ekranı kilitleyip cebine attı. Bende bir kazaya sebebiyet vermemek için onun üstüne gitmedim.

"Rüzgar!" Otuz iki diş sırıtmaya devam ederken ben kocaman gözlerle ona bakıyordum. "Sadece Uzay ile konuşuyordum!" dediğimde zafer kazanmış gibi kısık bir kahkaha atıp telefonunu bana uzattı. 

Bir kaç hafta önce bir şeye bakmak için telefonunu istediğimde şifresini söylediği için hızlıca galeriye girdim.

Fotoğraf sanırım bundan iki hafta önce babama yemeğe gittiğimizde çekilmişti. O gece benim evimde kalmıştı. Ve meğer iyi niyetimi suistimal edip ağzım açık, saçım başım dağılmış kırmızı yastığıma sıkı sıkı sarıldığım bir resmimi çekmiş. 

Yes CHEFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin