23

32.1K 1.6K 238
                                    

Multi: Namı değer Çırak ( İdris )
İg: Cunveyt

NOTTT!!!
YANLIŞLIKLA ÇIRAK'A CANER YAZMIŞIM İDRİS OLACAKTI KUSURA BAKMAYIN DALGINLIĞIMA GELMİŞŞ🤕

İyi okumalar
💖

"Kara! Kara bir şey yap ona bir şey olmasın!" Ali, Kara'nın yakasına yapışmış âdeta yardım dileniyordu. Karayakasındaki elleri tutarak kendinden uzaklaştırdı ve koltuğa oturturdu.

"Ali sakin ol. Bulacağım onu Allah şahidim olsun bulacağım. " Dediğinde Ali dirseklerini dizlerine koyup elleriyle yüzünü sıvazladı.

Dört gündür uyku uyuyamıyor, yediği yemek boğazında diziliyordu. Canından parçası kayıptı ve şimdi ne hâlde olduğunu bilmiyordu...

"Hiç bir haber yok mu Kara?" Dedi Aylin ağlamaktan çatlak çıkan sesiyle. Kara kafasını bir kere sağa sola salladı. Telefonu çaldığında yanlarından uzaklaşıp telefonu açtı.

"Komutanım konum, konumu bulduk!" Baran'ın sesiyoe hızlı adımlarla kimseye haber vermeden direkt olarak evden çıktım.

Arabama bindiğimde telefonu yan koltuğa atıp neredeyse bir saatlik yolu yarım saatte gitmiştim.

Hemen Toplantı odasına gidip generale selam verdim.

"Hazırlıklara başlayın Binbaşı. Kara kurt timini yarım saat sonra helikopter alanında bekliyorum."

"Emredersiniz" diyip tekrar selam verdikten sonra hemen timi toplayıp hazırlandık.

"Şükürler olsun komutanım inşallah sağ salim getirecez yengeyi" Ahmet'in dediğiyle kafamı aşağı yukarı sallayıp onlayladım

"İnşallah Mardinli, inşallah..." Dedikten sonra kimse konuşmamış ve hazırlanmıştı.

Silahımın şarjörünü kontrol ettikten sonra helikopter alanına gitmiştik.

Teker teker bindikten sonra elim ayağım birbirine giriyordu.

Geliyoruz dedim içimden, geliyorum Balım...

***
"Pisicikler sırtlanların tuzağına düşüyor yavru kedi" dedi kahkaha atarken elinin tersiyle yüzüne dokundu. Genç kız gözyaşlarının ıslattığı yanaklarını kesmek istiyordu. Onlardan kurtulmak ve bir daha asla geri gelmemesini istiyordu...

Elinden dua etmekten başka bir şey gelmemesine kahroluyordu...

Bantlı olan ağzı, bağlı olan el ve ayakları sınırlarını daraltıyordu.

"Hadi ama eminim ki o binbaşından çok daha zeki ve yakışıklıyım" dedi dalga geçen ses tonuyla tek gözü bantlı olan adam.

Genç kız safra sıvısının ağzına geldiğini hissetti. O sıvıyı zorlukla yutup gözlerini kapatmıştı. Rüya olsun istiyordu, her şeyin bir rüya olmasını ve az sonra Kara öpücüklerle onu uyandırsın istiyordu.

Gözlerini tekrar açtığında neredeyse dört gündür olduğu gibi yine aynı yerdeydi. Rüya değildi.

Kabustu.

Hayatından doksan altı saat israf olmuştu ve bu gidişle daha da çok saatleri israf olacaktı...

"Türk askerleri için oldukça lezzetli fikirlerim var yavru kedi" dediğinde tek eliyle çenesini tutmuştu genç kızın.

"Veda et binbaşına" dedikten sonra biraz durdu ve devam etti "kolunu ayrı bir yerde kellesini ayrı bir yerde görünce de veda edebilirsin tabii bulabilirsen" diyip sertçe bıraktı genç kızın çenesinin ve soğuk olun depodan çıktı.

Genç kızın kafası öne düştü artık ciddi manada çökmüştü ve bedeni böylesine tepkilere hiç alışık değildi...

Göz kapakları ağırlaşmaya başladığında bu uykusu geldiği için değildi. Genç kız dayanamıyordu...

***

"Keskin, bozo, Çırak, Mardinli" siz öndeki araca binin geri kalan benimle gelsin.

"Emredersiniz" askerler teker teker zırhlı araçlara binerken hepsi oldukça soğuk kanlıydı.

Binbaşı arkadaki araca binerken Allah'a dua ediyordu. Güzeller güzeline bir şey olmasındı.

"Komutanım! Komutanım konum her değiştiriyor!" Çırağın sesi kulaklığmda yankılanırken gözüme çarpan iple kaşlarım çatıldı

"Tuzak!" Dedim bağırarak. Anında iki araçda durduğunda silah sesleri duyulmaya başlamıştı.

Araçtan inip çatışmaya başladığımızda içinmden kendime küfür ediyordum. Nasıl olur da anlamamıştık?

**

"Binbaşım! İyi misiniz!"

"İyiyim Keskin sıyırdı sadece! Diğerleri iyi mi?" Dediğimde herkes teker teker iyiyim dediğinde rahatlamıştım.

Koluma tampon yaptıktan sonra karargahtan haber gelmişti canlı konum gönderildiğinde vakit kaybetmeden depoya ilerlemeye başladık.

Bu sefer olacaktı. Onu kurtaracak ve sağ salim evimize dönecektik. Tabii eğer bir evimiz kaldıysa...

"Kesin bahçede kaç kişi var?"

"Dört kişi komutanım"

"Üç kaldı komutanım" dedi Bozo boynunu kırdığı teröristi ağacın arkasına fırlatarak

"İki kaldı" dedi Çırak susturucuyla vurduğu adamın silahını uzağa fırlatarak

"Temiz komutanım" dedi Ahmet ikisini de etkisiz hâle getirdiğinde.

Özçelik dikkatli adımlarla deponun yanında olan yazıhaneye ilerlemeye başladı.

İçeriye daldığında pencereden kaçmak üzere olan tepegözü son anda yakalarken içindeki ateşi söndürmek istercesine vuruyordu.

Birazdan it sürüsünün toplanacağını biliyordu ama ne yazardı ki? Dört gündür sevdiğini görmemişti...

Tepegözün kayan gözleriyle kendine gelip hızla yakasından tutup kaldırdı.

Tepegöz kahkaha attı Özçeliğin bu çıldırmış hâline

"Bu kadar mı o yavru-" daha sözünü bitirmeden çenesini kıracak raddede olan şer bir yumruk yemişti yüzüne.

"Senin ebeni sikerim lan doğru konuş!" Dedi kükrercesine.

"Git al! Depoda" dedi Tepegöz çenesinin acısından kıvranarak.

"Komutanım Balını alalım" dedi Eren artık zamanının geldiğini düşünerek.

Binbaşı silkelenerek ayağa kalktığında Tepegözü yanındaki askerlerden birine verdi ve ilerlemeye başladı.

Deponun kapısının önüne geldiğinde hesaba katmadığı bir şey daha vardı.

Eğer o kapıyı açarsa sevdiğinin ölümü kendi ellerinden olacaktı.

Ve Kara belki de orada o kapıyı açmakla hayatında hiç yiyemediği kadar büyük bir darbe yiyecekti.

Peki ya Kara'nın masalı nasıl bitecekti?

Mutlu sonla mı?

Sonsuz la mı?

Yoksa mutsuz bir ömürle mi?

Ya da son olacak mıydı...

Yazım yanlışlarını afgörün bilgisayarımın şarjı bitti ve bu yüzden şipşak telefondan yazdım...

Hadi iyi gecelerrr kocamannn öpüldünüzzz:))

hayatımız parlak değil en azından yıldızımız parlak olsun...

BİNBAŞI ÖZÇELİK | 𝑇𝑒𝑥𝑡𝑖𝑛𝑔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin