11. Beyaz.

429K 16K 60.3K
                                    

Öncelikle bölüme başlamadan önce, acınızın acımız olduğunu bilin istedim. Yoğun istek üzerine bölümü atmak zorunda kaldım. Bana kalsa, hafta sonuna kadar gelmeyecekti fakat çok fazla yoğun psikolojik savaştan ötürü bölümü okumak istediniz.

Sizden bir şey rica etmek istiyorum. İnançlı ve inançsız hiç fark etmez, bölümü okumadan önce herkes bir Fatiha okuyabilir mi? Orada ölen insanlar çoğunlukla Müslümandı ve en azından ruhlarına dua gitmesini istiyorum.

Bugün biraz durgunum, durgunuz.

Bölüm oldukça uzun, o yüzden nefes alarak okuyabilirsiniz. Zaten, neredeyse iki bölümlük uzunlukta, sizi düşünerek uzun uzun yazdım. Böylece kafanız dağılır.

İnanın hangi kelimeyi kullansam acınızı anlayamam ama annemi kaybettikten sonra ölüm konusunu evimde açamayan ben her gece sabahladım ve ölümü ilk kez 7 yıldan sonra evimde derin derin hissettim, hissettik ailemle. Sanki enkazın altında kalan biz gibiydik, farklı şehirlerde olsak da acınızı duyduk; birlik olduk.

Umarım toparlanırız bir an önce...Sizi seviyorum ve bu bölüm depremde yakınlarını kaybeden, depremden etkilenen herkese gelsin.

Keyifli okumalar demeyeceğim çünkü keyif namına hiçbir şey kalmadı...

Bölüme başlamadan önce, siyah bir kalp bırakır mısınız? Bugün kalbimiz kömür karası.

Yüzeysel acılarımızı dışa vurduğumuzda kalbimizde her zaman ufak da olsa bir göğüs ağrısı belirirdi ve bu ağrının içinde kalan toz hanelerini silip atamazdık kimi zaman. Şimdi bir acı beliriyordu göğsümde ama yüzümdeki gülümseme solmasın diye bu acıyı arka plana atıyordum, belki de böyle mutlu oluyordum.

Aynaya baktım.

Solgun gözlerimi ancak bir makyajla temizleyebiliyordum. Göz altlarımı sildim, kumral saçlarımı arkadan topladım. Dağınık bir ruh görmeyi beklediğim bu aynada, sahte bir gülümseme gördüm. Bugün de neşem gizliydi, bugün de derin acılarımı göstermiyor, gösteremiyordum.

''Elbisenin fiyatını gördün değil mi? Beş bin dolar ne demek ya?'' Diye bağırdı Naz.

Naz ile görüntülü konuşuyorduk. İkimizde makyaj yapıyorduk. Bazen çok sıkıldığımızda birbirimizi arar makyaj yapardık, bugün de öyle bir gündü.

Dudaklarıma sürdüğüm koyu bordo ruju taşırmamak için ıslak mendil kullandığım sırada, onunla göz göze geldim. ''Neden o kadar pahalı? Altın tozu mu serptiler?''

Okula gitmem gerekiyordu, hafta sonu bugün bitiyordu. Nihayet yarın tam gün okula gidecektim, artık derslerime asılacaktım. Bu hafta biraz gevşek davranmıştım, tam olarak okulu benimsememiştim. Bir daha öyle yapmayacaktım, en azından derslerime odaklanabilecektim.

''Bilmiyorum, zaten son zengin kocam da beni terk etti.'' Dudaklarını öne büzdü.

Saçlarıma sprey sıktığımda, gelinin kız kardeşine dönmüştüm. Bir tek alnımda sim tozu eksikti, onu da sürmeyi ihmal etmeyerek hazırlandığımı düşünüyordum. Omzumun açık olan kısmına da şal bıraktım çünkü omzum üşüyordu. Genelde hastalığı direkt omzumdan alırdım, üşüdüğümü fark ettiğim zamanlarda da çoğu zaman omzum açıl olurdu.

''Hangisi?'' Diye sordum.

''Faruk.'' Dedi.

Rujumu biraz taşırmıştım, hemen düzelttim. ''Neden terk etti ki?''

''Bilmiyorum.'' Dedi.

Kapım açıldığında, yavaşça arkama baktım. Serter Güçlü...

KALBE SAPLANAN OKWhere stories live. Discover now