Elli Yedinci Bölüm

121K 7.2K 1.4K
                                    

Selam, nasılsınız? Umarım hepiniz iyisinizdir, iyi olmanızı temenni ediyorum. Buraya bir şeyler yazmak, sizlerle paylaşmak az da olsa kötü psikolojiden kurtulmamı sağlıyor. İyi ki varsınız.

Okuduğunuz saat ve tarihi not eder misiniz?

Satır araları boş kalmasın lütfen, keyifli okumalar. Bölüm hakkında görüşlerinizi merakla bekliyor olacağım. Sınır: 5K Oy, 1K Yorum.

 Sınır: 5K Oy, 1K Yorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*

Sabahın erken saatlerinde uyandım. Odamız sıcacıktı. Yatak da oldukça rahattı ama yine de yerimi yadırgadığımdan pek uyuyamamıştım. Üzerimdeki ince yorganı kenara iteleyerek kalktım. Perdenin aralık kısmından dışarıya baktığımda gece boyunca durmaksızın yağan kar durmuş, gökyüzünü saran kara bulutların yerini güneşin parlak ışıkları almıştı.

Savaş'ın beline kadar açılmış olan yorganı yukarıya doğru çektim. İhtiyaçlarımı gidermek için banyoya geçtim. Yüzümü yıkayıp saçlarımı bileğimdeki tokayla dağınık bir topuz şeklinde topladım. Dişlerimi fırçaladıktan sonra odaya döndüm.

Savaş'ın heybetli gövdesi yatağın ortasına doğru kaymış, biraz önce üzerine örttüğüm yorgan ise yeri boylamıştı. Söylene söylene yerdeki yorganı kabaca toplayıp yatağın alt tarafına koydum.

Üzerimdeki pamuklu gecelik pijamalarını çıkarmadan evvel hâlâ yatakta olan sevgilimin üzerine atladım. Bedenlerimizin sert bir şekilde çarpışması sonucunda Savaş'ın ağzından hırıltılı boğuk bir inilti döküldü. "Siktir," elimin sırtıyla ağzına hafifçe vurdum. "Sabah sabah küfretme,"

Gözlerini kısıkça aralamış bana alttan ters ters bakıyordu. "Asu," dedi dişlerinin arasından. "Efendim sevgilim," deyip gülümsedim.

Göğsü nefes alışıyla kabardı. "Kaç yavrum!" dedi tehditkâr bir ses tonuyla. Oldukça ürkütücü çıkmıştı sesi ancak ben de pek etkisi olmadı.

Kaçma girişiminde bulunmayıp yüzümü tertemiz kokan boynuna gömdüm. Ferah losyon kokusu ciğerlerimi şenlendirmişti. "Bir yerin acıdı mı?" dedim boynunu minik minik öperken.

Elinin kuvvetli baskısını belimde hissettim, dokunduğu kısmı hafifçe okşadı. "Belimi kırdın yaramaz kedi," dedi boğuk boğuk.

Gövdelerimiz çarpışınca benim de biraz canım acımıştı ama bir yerimizi kıracak kadar sert bir çarpışma olmamıştı. Mübalağa yapıyordu bence, yani umarım öyle yapıyordur. Öyle bir şey olsa durumu açıklayamazdım da.

Elimi bel boşluğuna doğru çıkarıp siyah tişörtün altından sıcak tenini yokladım. "Bence sağlam," dedim avuç içimi eşofmanının lastik sınırına yaslayıp.

Vücudu ateş gibi yanıyordu, dokunduğum sert gövdesinden yükselen sıcaklık beni yakıp kavuracakmış gibiydi. Başımı geriye çekip yüzlerimizi hizaladım.

155 POLİSİYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin