1. Bölüm~ Acı

37.5K 700 446
                                    

"KARAKTERLER" adlı bölümdeki karakterlere bakabilirsiniz.

İlk beş bölümde cinsel içerikli sahneler vardır. Uyarı verdiğim ve vermediğim yerlerde.

-----------
DUYURU!!
Selaaaam,
Yeni bir kurgu yazdım. Adı Tenebris diyarı.
Normal bir günde eski düşmanın tarafından bir yere çağırılsan ne yaparsın? Bizim kız gidiyor ve o diyara 3 kişi ile mahsur kalıyor. Hadi ama kim kurtlar, Sentorlar, krallık, cadılar, ejderhalar gibi akla alınmayacak şeyler ile bir arada yaşamak ister ki gelin beraber bir göz atalım :) hesabımda var. 🌼
-------------

Yazmamısım tüh.. Tarihleri alalımm:
------------------
SENE 2016
Yatağımda yatıyordum. Hava çok soğuktu. Yorganı güçlükle kafama kadar çekmiştim. Bir ses geldi..

Gözümü hafifçe araladım. Dışarıda, rüzgardan olduğunu düşündüm. Önemsemedim.

Ayak sesleri yükseldi.

TIK TIKTIIK ITK

Yatağımda doğruldum. Eski günlerimi hatırlattı. İçimde bir şeylerin beni boğduğunu hissettim. Benle beraber odadaki diğer kızlarda kalkmıştı. Fısıldaşıyorlardı. Anlaşılan onlarda duymuştu.

Korku ile kapının oraya baktım.Kafamı yana çevirdim. Ayla ile göz göze geldik. Sakin olmam gerektiğini söyledi. Derin nefesler veriyordum. Kapıya baktım. Bakmam ile açılması bir olmuştu. İçeriden ;elleri silahlı yüzü maskeli adamlar, bize doğru geliyordu. Çok korkunçtu. Bu da neydi böyle?
-------------------

Ben elisa. Elisa karyıl.
Ailem beni buraya, yurda bıraktığında 19 yaşındaydım. O zamanlar upuzun saçlarım vardı çok güzeldiler. Fakat annem saçlarımı çok sevdiğim için kesmişti. Beni mutlu eden her şeyimi elimden aldı. Şu an ise 24 yaşındayım. Beni neden bıraktıklarını hep çok merak etmiştim. Neden beni?

O yaşlarda bir de kardeşim vardı. Adı Yavuz karyıl. Onu bırakmamışlardı. Acaba dedim acaba bütün bunlar kız olduğum için miydi?

Ailem ne yaparsa yapsın hep onları sevdim. Anneme hayranlık duyuyordum. Biliyor musunuz? O yaşlarımda hiç parka gitmedim. Parkı bırak dışarıya çıkmadım. Ama kardeşim yavuz, doğar doğmaz parka gitmişti. Piknik yapmışlardır. Kutlamaları saymıyorum bile.. Ben ise, Evde onların gelmesini bekliyordum. Her zamanki gibi sıradan bir gündü..

İlk 15 yaşında telefonum oldu. Eski püskü bir telefon. Olsun bunada şükür. Zar zor aldırttım diye ne kadar sevinmiştim anlatamam. Aslında benden kurtulmak için almışlardı. Onlara, eğer alırlarsa odamda ses çıkarmıyacağımı, onları sevmeyi bırakıcağımı söylemiştim. Heyecan ile babamın boynuna sarılmıştım.

Ne yaptığımı anlamadı. Yüzü şaşkınlık içerisindeydi. Kaşlarını çattı. Beni doğrulttu. Elini kaldırdı. Saçımı okşayacak sanmıştım. Yüzüme bir yapıştırdı. Acısını anlatamam. Yere yapışmıştım. Yanağımın kızarması ile dünyam da kızarıyordu.

"Senin gibi bir cins bir erkeğe nasıl sarılır. Sen Allahın yarattığı aciz bir varlıksın. Erkeğe köle olmak için dünyaya getirildin" derdi.

Aileme karşı hiç kötü düşüncem olmamıştı. Hep bir umut içinde bekledim. Babamın saçımı taramasını. Annemin bana sarılıp, günümü anlatmam. Kardeşim ile saklanbaç oynamam. Bir aile oluşumuz.. Hep bunu bekledim. Bir umut nelere kadirdi?

Ben yerde acı ile kıvranırken annem kolumdan odama sürükledi. Odamın olduğu koridor koyu renklere boyanmıştı. Hiç temizlenmiyordu. Kap karanlıktı. Ne bir ışık ne de yaşam belirtisi vardı. Oysa sürüklenirken diğer koridor dikkatimi çekmişti.

Renk renk renkler vardı. Rengarenkti. Yaşam belirtisi sunuyordu. Uçan arabalar. Çiçekler, gökyüzü. Çok güzeldi. Orası kardeşimin odasına açıldığını tahmin etmiştim. Zor değildi. Güzümden bir damla yaş düştü. Bağırışlarımı umursamıyordu. Bana neden böyle davranıyorlardı. Annem de kadın değil miydi?

Beni odaya fırlatınca arkamdan kapıyı kilitlemişti. Odam da ne bir pencere ne bir eşya vardı. Tavanlarda örümcek ağları. Yerde fareler gelsin diye peyniri, Annem bırakmıştı. Kulaklarımı kemirsinler diye. İçerisinde zar zor oksijen vardı. Resmen hapishaneydi. 16 senedir bu işgenceye maruz kalmıştım. Sesim çıkmıyordu. Konuşmayı unutmuştum. Unutturuldum.

Yerde göz yaşları içinde kıvranırken, yaptıkları bütün pislikler gözüme geldi.

Aldıkları tuşlu telefon ile bir arkadas edinmiştim. O da rastgele telefon numarası deneyince denk gelmişti. O çocukla sohbet ederken babama yakalanmıştım, kırbaç.

Odam kilitlenmemişti. Dışarı çıkıp çıkmamam konusundaki kararsız kalmıştım. Çıktım. Annem ile babam yavuz ile oyun oynuyorlardı. Uzaktan gören biri çok güzel bir aile olduklarını bile düşünebilirdi. Eşit bir aile..
Annem beni gördü. Sinirle hemen ayağı kalktı. Babamda onun baktığı yöne baktı yanıma geldiler.. ütü ile arkama iz bıraktılar. Nasıl ağladım anlatamam çok kötüydü çok.

Günlerdir aç, susuz kalmamı söylemiyeceğim bile.. Ve daha nicesi. Kafam allak bullaktı. Yorgundum.

Sesler duydum.

"iyiki doğdunn yavuzzz! - alkış sesleri - İyiki doğdun yavuz! Mutlu yıllar benim aslanım, nice senelere bebeğim! Hep beraber 3 kişilik ailemizle nice günlere kereta" Diyorlardı.

Beni yok saymışlardı. Kalbim bir kez daha bin parçaya bölündü.

Arkada yavuzun doğum gününü kutluyorlardı. Sesleri neşe içinde geliyordu. Bi an kendimi yavuzun yerine koyum. Ailemin yanına.. Yavuz ile hiç görüşemedim. Benden habersizdi. Anneme görüşmek istediğimi söyleyince. "senin gibi bir sefil sadece oğlumu kirletir." diyordu.

Gün yüzü gördüğüm bir günüm yoktu. Vücudumda morluklar. Rengarenk olmuştu. Benimsemiştim. Bir süre sonra acım azalıyordu. Hissizleşmiştim. Kaderime boyun eğmiştim. Ben kimdim?

Yine öyle günlerden biriydi. Odada susuzluğa ve açlığa direniyordum. Çok zayıf düşmüştüm. Kapı açıldı. Babam ve annem gelmişti. Yüzlerini buruşturup bana bakıyorlardı. Acıyorlardı. Babam içeriye girip kolumdan tuttu. Yerde sürükledi. Sanki virüslü bir varlık gibiydim. Alışmıştım.

İlk kez o zaman gün yüzü görmüştüm. Dışarıya çıkarmıştı. Gözlerim o kadar çok acımıştı ki kapatmak zorunda kaldım.

O kadar zayıftım ki nereye sürüklerse oraya gidiyordum. Arabanın kapısını açtı. Bagaja fırlattı. Sertçe kapattı. Ayak seslerinden babamın ve annemin de arabaya oturduğunu gördüm.

Kısa bir süre sonra arabayı çalıştırdı. Bir yurda getirdi. Aslında mutluydum. Bir yandan kurtulmuştum. Fakat ailemden ayrılma hüznü beni bırakmıyordu.

Babam hemen bagajı açtı. Beni kolumdan tutup çekti. Yere düştüm. Bacaklarımı sürünmekten kan içindeydi. Acı daha da katlanılmaz bir hal alıyordu.

Yurdun önünde müdür gibi biri vardı. Dizine kadar yarım mavi bir eteği üstünde de gömleği vardı. Saçı açıktı,upuzun kahverengi saçları vardı. Gözlük kullanıyordu. Ellerinde siyah eldivenleri de vardı. Neden ama?

Hemen arkasında biri daha vardı. Yüzünü tam görememiştim.

Babam beni önlerine attı. Gözüm kapandı. Bayılmıştım sanırım. En son duyduğum şey ise "kız bu, kaç istiyorsun." olmuştu. Siyah eldivenler üzerime doğru geldi. Beni tutmak için miydi? Bu kadar mi kötüydüm. Herkes tiksiniyordu.. Gözlerimi yumdum.

Benim hikayem şimdi başlıyordu.


Yeni bölüm yarın geliceeek. Asklarim yıldız atmayı, yorum yapmayı unutmayın.🌼

TECAVÜZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin