Bölüm 21

441 41 1
                                    

RHAEGAL
Mağaradaki eğitimim gün geçtikçe daha da zorlaşıyordu. "Odaklan Rhaegal." Amcam her zaman ki gibi beni durmadan ölümün eşiğine getiriyordu. Bugünde diğerlerinden farksız değildi. Manayı vücuduma doğru çektim, amcamın dediği gibi etrafımdaki rüzgar parçacıklarını toplamaya çalıştım. Bir anda gereğinden fazla hızlı adım atmıştım ve mağaranın duvarına çarptım. Amcam alaycı bir kahkaha attı. "Ah yine mi? Aynı şey oldu." Yerden kalktım ve başımı tuttum. "Çok sert çarptım."
Amcam hala gülüyordu. "Savaşa bilir misin?" Diyerek alay etti. Yumruklarımı kaldırdım. "Bunu bütün gün yapabilirim." Amcam yumruğunu kan alevi ile kapladı ve bana doğru saldırdı kan alevini kendi alevlerimle durdurdum. Yumruklarımız birbirini durdurdu,
birbirimizi geriye ittik. Yeniden saldırdık ama bu sefer sağ dizimle direkt olarak suratına vurmaya çalıştım amcam elleriyle tuttu. Ardından elimi başının üstüne koydum ve havada ters şekilde dik durdum. "Ha?" Amcam ne olduğunu anlamayamadan sağ ayağımla sırtına hızlıca darbe indirdim. Yılan rünü yeniden devre dışı kaldı. Yer kırılmıştı amcam yerden kalktı ve üstünü temizledi. "Cain'in dediği teknik bu olması gerekiyor değil mi?" Cain bu teknikten amcama bahsettiğini duyunca şaşırdım. "Evet bu ve daha göstermediklerim." Amcam yanıma geldi ve tüm manamı çekmek için çekirdeklerimi tuttu.
"Hadi şunu daha iyi bir şekilde yapalım bana yeniden o formu göster." Amcam normalden daha fazla mana çekmeye başladı. "Tüm manam bitti!!" ama hala devam ediyordu. "Ne yapmaya çalışıyorsun!!" Amcam hala manamı çekiyordu. Yılan rünü yeniden aktif oldu ama bu sefer daha da uzuyordu. Vücudum acılar içinde kıvranmaya başladı. "Yeter!!" Yılan rünü daha da yayıldı ve bilincimi kaybettim.
CORLİS
Rhaegal bilincini kaybetti ve derim bir nefes aldı rün tıpkı eskisi gibi gözünün üstüne çıkmıştı. Gözleri açıldı eski gibi yine tek gözü mordu. Karın boşluğuma bir yumruk attı, tepki bile veremeden duvara yapıştım.
"Lanet olsun bu iyiydi." Rhaegal kara kılıcını çekti ve bana doğru saldırdı. Kılıcımı çektim ve onu durdurdum ama geriye itilmekten kaçamadım.
"Lanet olsun..." "geçen sefer bu kadar güçlü değildi."
Kılıcı öyle bir salladı ki etraftaki mana dalgalandı. Kılıcımla saldırdım. "Önceki gibi bir uzvunu kesmeye çalış." Rouge zihnimden konuştu. "Zorda kalırsan yardıma gelebilirim." Dedi. "Hayır buna gerek kalmayacak." Kılıçlarımız çarpıştı, çarpışma sesleri tüm mağarada yankılanıyordu. Rhaegal ağzından bir rüzgar güllesi yolladı. Kendimi geriye çektim. O anda devasa bir rüzgar küresi oluşturdu. Devasa küre herşeyi içine çekiyordu. "Yer çekimini nasıl!?" Kendimi yere sabitledim ama faydasızdı. Saf manayı kullanarak küreyi iptal ettim. Yerçekimini kullandım ve onu yerine sabitlemeye çalıştım. Gördüklerime inanamadım. "İmkansız!! Vücudu elli tondan ağır olması gerekiyordu." Hareketleri yavaşladı ama bu hareket etmesine engel degildi. Kılıcını bana doğru uzattı kılıcını engelledim ardından sol bileğini kestim.
"Lanet olsun!!" Bileğini kesmem engel olmadı yinede saldırdı ardından bileği yenilenmeye başladı. Geriye doğru çekildim, kan alevlerinden oluşan toplar üzerime doğru geliyordu. Hepsini kılıcımla kestim.
Hızlıca kara kılıcını bana doğru gönderdi. Kılıç gözümün yanından geçti. "Sanırım şimdi yardım edebilirsin!!" Rouge gölgemden çıkıp Rhaegal'a alevler yağdırdı. Rhaegal rüzgardan bir bariyer oluşturup alevleri engelledi. "Lanet çok güçlü." Rouge ard arda mana mermileri yolladı. "Savunmasını delersek onu yenebiliriz." Rhaegal'ın sol bileğinde mor enerji toplandı ve kılıca dönüştü. İki kılıç kan alevleri ile yanmaya başladı. "Oda neydi!!" Mor renkli enerjiyi ilk defa gördüm. Ard arda saldırılarla geriye itildim. Rouge üstten ayağıyla Rhaegal'ın üzerine bastı.
"Lanet olsun bu gerçek değil, değil mi?" Rhaegal sağ ayağı ile Rouge'u durdurmuştu ve aynı anda benim karnıma kılıcını saplamıştı. Kılıcını tuttum. Yerçekimi ile onu yere sabitlemeye çalıştım. "Rouge tüm gücünle." Yer çatladı ve Rhaegal yerin dibine inmeye başladı. Karnımdaki kılıcı çıkardım ve kılıcı kavradım.
"Rouge çekil." Rouge ayağını kaldırdı hemen Rhaegal'ın üzerine atladım ve kılıcı karnına geçirdim.
Yıldızlarına mana yükledim. Rhaegal elimi tuttu ve beni geriye doğru fırlattı. Havada ard arda iki tekme attı. Elinde bir rüzgar sarmalı oluşturdu ve bana doğru hızlıca saldırdı. Uçarak kendimi geri doğru çektim. Ardından Rouge ağzıyla Rhaegal'ın bacağını tutucakken kendini ters çevirdi ve elinde bir mor kılıç oluşturup Rouge'un ağzına sapladı. "Rouge!!!" Rouge hızlıca yere düşerken kendini doğrulttu ve Alevleriyle etrafı yaktı. Rouge sağ kolunu uzattı ve alevleri özümsedi. "Bu gerçek mi?" ardından alevleri daha güçlü şekilde geri gönderdi. "Sanırım artık ciddi olmanın vakti geldi." Çekirdeklerimi tuttum.
"Emin misin?" Rouge zihnimden sordu. "Evet bu kadar eğlence ve test yeter de artar." "Tüm kısıtlamaları kaldırıyorum." Çekirdeklerimin üzerindeki tüm mühürleri kaldırdım. "İlk defa bu kadar ciddi olduğunu görüyorum." Kollarımda kırmızı rünler ortaya çıktı, saçlarım kırmızı renge dönüştü ve gözlerim alevler ile yanmaya başladı. "Yarı tanrı alemine geçiş tamamlandı." Çekirdeklerim kızıl renge boyandı ve kendi aralarında dönmeye başladı. Öldürme niyetimi saldım Rhaegal bu halimi görmesine rağmen geri adım atmadı ve saldırdı. "Yavaş." Rhaegal'ın bileğinden tutup ters çevirdim. Ayağımla karın boşluğuna vurdum. Rhaegal duvara çarptı ve duvar yıkılmaya başladı. Saf manayı manipüle ettim, bir yay oluşturdum ve Rhaegal'a bir ok fırlattım. Rhaegal oku tuttu ve bana yeniden saldırdı. Kolundan tuttum, bileğini kırdım. Ardından vücuduna mana gönderdim çekirdekleri mana ile doldu ve yılan rünü kapandı. Yarı tanrı aleminden çıktım, eski halime döndüm. "Beni bu hale sokucak kadar güçlü olduğunu düşününce..." başımı kaşıdım ve gülümsedim.
"Görünüşe göre Hanemize büyük bir talih kuşu kondu." Altın ejderha, Rhaegal'ın gölgesinden çıktı.
"Bu şey düşündüğümden daha tehlikeli." Dedi.
"Sonunda olduğun yerden çıktın." Dedim.
"Aslında yardım ederdim ama size ayak uydurmakta zorluk çekebilirdim." Aslında haklıydı bu savaştan sağ bile çıkarmayabilirdi. "Asıl soru senin dönüştüğün o hal neydi?" Dedi. "Ah ona Yarı tanrı Alemi deniyor, on yıldız olduktan sonra yıldız oluşumu durur ve alemler dediğimiz yeni mana sanatları çıkar."
"Bunlar genellikle; Yarı Tanrı ilk alem, Yarı Tanrı aleminin ortası ve Yarı Tanrı aleminin aşkınlığı." Altın ejderha dikkatlice dinliyordu. "Sen hangi alemdesin peki." Gülümsedim. "Daha yeni Yarı Tanrı alemine girdim." Dedim. "Neyse eve gidelim." Rhaegal'ı kucağıma aldım ve altın ejderha yeniden gölgesine girdi. Rouge'da aynı şekilde gölgeme girdi.
Kısa yoldan kalenin içine doğru yürüdüm ve kaleye girdim ve kalenin salonuna doğru yürüdüm.
Yolda bir asker gördüm. "Hemen gidip Üstadı çağırın." Elimde Rhaegal'ı görünce korkuyla baktı gözlerimi kıstım. "Beni duymadın mı?" Asker afalladı ve kendini toparladı. "D-duydum efendim, hemen gidiyorum." Hızlıca yanımızdan ayrıldı. "Pislikler." Diye tükürdüm.
"Rhaegal'in ilk görevinde böyle talihsiz bir olay gelmesi çok kötüydü." Rouge zihin mesajı yolladı.
"Evet şimdiden üstünde kötü bir ün oluştu." Odasına gittim ve onu yatağına bıraktım. "Göründüğünden fazla önemsiyorsun onu." Rouge zihnimden konuştu.
"Sonuçta o benim yeğenim normal değil mi?" Dedim.
"Beni kandıramazsın Corlis yıllardır beraberiz Baelon'a karşı hiç bu kadar ilgili olmadın." Dedi.
Rhaegal'a baktım şuanki hali masum ve savunmasız bir çocuktan farkı yoktu. "Aslında daha çok..." duraksadım. "Neyse boşver." Kapı çalındı ve kapıyı açtım. "Hoş geldiniz Üstad." Üstad önümde eğildi.
"Hoş buldum Lord Corlis." Dedi. Rhaegal'a baktı.
"Ah bu aralar Genç Efendi Rhaegal çok fazla yaralanıyor." Dedi gülümseyerek. "Hepsi benim zorlu eğitimim yüzünden olabilir." Dedim. "Vay canına Lord Corlis direkt olarak sizden eğitim aldığına inanamıyorum." Şaşırarak sordu. "Neden bu kadar şaşırdınız ki? sonuçta o benim yeğenim." Dedim.
Rouge zihnimden gülümsedi. "Herkes ona karşı tavrını anlıyor gizlemene gerek yok." Diye çıkıştı. Bir zihin yumruğu gönderdim. Üstad, Rhaegal'ı iyileştirmeye başladı ama meraklı bakışlarla baktı. "Lord Corlis sorumu mazur görün ama Genç Efendi Rhaegal'a tam olarak ne yaptınız?" Gözlerimi kaçırdım. "A-aslında onu gereğinden fazla zorlamış olabilirim." Dedim. Üstad gülümsedi. "O hala çok genç onu bu kadar zorlamak gelişimini kötü etkileyebilir." Ciddiyetle dinledim. "Bir daha onu bu kadar zorlamayacağım." Üstad ayağı kalktı. "Benim işim bitti, sadece biraz dinlemesi gerekiyor." Kapıya doğru yöneldi.
"Teşekkürler Üstad." Kapıyı açtı ve dışarıya çıktık. Bir askerde kapıda bekliyordu. "Ah rahatsız ettiğim için üzgünüm Lord Corlis." Askerin yüz ifadesinden bir sorun olduğu açıktı. "Bir sorun mu? var." Dedim.
"Aslında Patrik Aenys geldi ve sizi soruyor." Gözlerim açıldı. "Nerde şuan."  "Taht odasında sizi bekliyor."
Askere baktım. "Ruh hali nasıldı?" Asker cevap vermeye korkuyordu. "Her zamanki sakin tavrı üzerindeydi ama..." kaşımı kaldırdım. "Ama?" Asker yutkundu. "Manası öyle demiyordu." Başımı salladım.
"Tamam sen görev yerine geri dön." Asker selam verdi.
"Evet efendim." Hızlıca uzaklaştı. "Acaba ründen haberdar mı? Oldu." kendi kendime düşündüm.
"Hayır eğer haberdar olsaydı önceden haberdar olurdu." Rouge zihin mesajı yolladı. "O zaman neden geldi? Gözleri ne gördü?" Abimle karşılaşmaktan korkuyordum sonuçta kıtadaki en tehlikeli insanlardan birisiydi. "Kendine gel sorun çıkmayacaktır." Rouge beni sakinleştirmeye çalışsada abimi çok iyi tanıyordum. "Acaba Rhaegal'e bu sabah yaptıklarımı mı gördü ya da tüm gücü mü saldım diye mi?" içim içimi yiyordu ve vücudum titriyordu. Taht odasına gittim ve kapıyı açtım. "İçeri gel Corlis." Abimin sesi her zaman ki gibi sessiz ve tehditkardı. İçeriye girdim. Abim ayaklarını üst üste atmış tahtta oturuyordu ve Grayghost hemen Tahtın arkasında gölgedeydi.
"Patrik'i selamlıyorum." Önünde eğildim. "Ayağı kalk." Manasını direkt olarak üzerime saldı. Bu baskıyı biliyordum. Ejderha kralının otoritesi... "o gece neler oldu Corlis." Yutkundum. "Kızıl Ay'dan mı? Bahsediyorsun." Grayghost ayağı kalktı ve korkunç gözleri ile bana baktı. Rouge gölgemden çıktı. "İmkansız!!" Rouge zorla gölgemden dışarı atıldı ve yere yapıştı. "Oğlumu sana bıraktım ve sende onun canını tehlikeye mi? attın." Sesi sakin olsada manası direkt olarak bedenimi yere yapıştırdı. "Üzgünüm sadece Drake'lerin o gece oraya geleceğinden haberim yoktu." Manası daha da baskılı hale geldi.
"O daha dokuz yaşında ve sen onu direkt olarak bir kasabayı koruması için mi? görevlendirdin." Ayağı kalktı ve bana doğru yaklaştı. Rouge zor zamanlar geçiriyordu. "A-biii... lütfen Ejderham..." Grayghost kükredi. Kafamı yerden kaldıramıyordum.
"Parmağı ile çenemi kaldırdı. "Bir daha oğlumu tehlikeye atarsan sonun hiç iyi olmayacak." Kızıl gözleri direkt olarak beni yok etmek istiyordu.
"Anladın mı?"  Kafamı zorla salladım. "Bunu evet olarak kabul ediyorum." Baskısını kesti, nefes nefese kaldım. Hemen Rouge'un yanına koştum. "Sen iyi misin?" Ona sarıldım. "Ben iyiyim sorun yok." Dedi.
"Gölgeme geç ve dinlen." Dedim. "Hayır yapamam... Kral izin vermiyor." Grayghost'a baktım.
"Bir sorun mu? var." Kara ejderha'nın sesi bile korkudan titrememe yetiyordu. "H-hayır... bir sorun yok." Yarı tanrı aleminde nereydese ortalarına gelmiş  olan abim... her zaman ki gibi tehlikeliydi.
"Rhaegal nerde?" gözlerimi devirdim. "Odasında dinleniyor." Dedim. "Onu gereğinden fazla zorlama çekirdeği çok fazla dayanıklı değil." Grayghost, abimin gölgesine girdi ve abim aniden kayboldu. Rahat bir nefes aldım. "Sonunda bitti..." Rouge'u okşadım.
"Sanırım rünü öğrenirse bizi bu dünyadan silebilir." Rouge'un sesi zar zor çıkıyordu. "Bende öyle düşünüyorum ama Rhaegal'a bir söz verdim..." abimden birşey gizlemek istemesemde onun gözlerinden kaçan bir şeyin nasıl olacağını çok merak ediyordum. "Şuan yaşadıklarımı atlatıp uyumak istiyorum..." Rouge'a yaslandım. "Eğer Baelon'da böyle olursa sanırım görevime son verebilirim..."

Ejder Soyu  (1. Kitap ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin