2: Rötarlı Erkeklik

1.3K 81 28
                                    

medya murat.


Uzun siyah saçlarını iki eliyle geriye tararken derin bir nefesi ciğerlerine doldurdu Kemal. Bu yüzleşmenin yaşanacağını ilk günden biliyordu ama elinden geldiğince geciktirmişti. Zamanın geldiğini bugün bilinmeyen numaradan gelen hakaret silsilesiyle anlamıştı hemen. Deri ceketini üstüne geçirirken aynada kendine şöyle bir baktı. Aynaya doğru eğilip yüzüne gözlerini kısarak bakarken dövme kaplı işaret parmağını kaldırıp kaşlarını düzeltti. Bu hareketine kendi kendine güldü ve başını iki yana sallayıp ceketinin yakalarını düzelttikten sonra "eceline" gitmek için önce odasının, birkaç adımın ardından da evinin kapısından çıkıp aşağı indi.

Yakasına beklediğinden hızlı yapışan ellerle dumura uğrayan oğlan bakışlarını deli bir parıltıyla yüzünde gezinen kahvelerde gezdirdi. Neydi ulan bu sinir? Alt tarafı dandik bir Tofaş'tı çarptığı. Parasını da ödemişti ayrıca, hiç masraf bırakmamıştı Murat'a. Ne uğraşıyordu bu piç onunla hala? Üstünden neredeyse bir yıl geçmişti, hiç mi azalmamıştı öfkesi? Karşısındaki herifin kindarlığına hayret ederken yakasındaki ellerin sıkılaşmasıyla ve kulağına dolan cümlelerle kendine geldi.

"Bir yıl sonra rötarlı da olsa erkek olayım dedin, ha?" Murat'ın alaylı konuşmasına karşılık refleks olarak çenesini sıktı. Olayın cesaretle ya da erkek olmakla alakası yoktu. Sadece bu deli herifle uğraşmak falan istememişti, o kadar. Ayrı mahallelerde olsa da biliyordu onun namını. Murat tahammülsüz bir adamdı, yakın çevresi dışında kendine küçük de olsa yanlış yapan herkesin façasını alırdı. İnsanlara açıklama hakkı tanımak, onları anlamaya çalışmak, ikinci bir şans vermek yoktu Murat'ın kitabında. Çoktan koparıp atmıştı o sayfaları. Öylece atmamıştı ayrıca, bir öğütücüden geçirip un ufak ederek atmıştı. İmkansızdı onun için insanları alttan almak.

"Erkeklik ne zamandır ona buna havlamak oldu kardeşim?" diye sonunu hazırladığını bile bile Murat'ın hareketlerine atıfta bulundu Kemal. Madem kovalamaca bitmişti, sarı saçları alnını kapatan adamın önünde ezilip büzülmeyecekti tabi ki. Sonuna kadar gidecekti; dayak yiyecekse yiyecek, atacaksa atacaktı.

Murat'ın gözlerinden geçen gölge yutkunmasına sebep olsa da yüzündeki alaylı sırıtmayı silmedi Kemal. Murat sinirden donup kalmış gibiydi, zira hala Kemal'in içinden geçmemiş olmasının başka bir açıklaması yoktu.

"Siktim ulan belanı!" diye aniden çıkışmasıyla yerinden sıçrayan Kemal, nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde yerde bulmuştu kendini. Yanağına inen yumruğun acısı yüzüne anca nüfuz ettiğinde de gizem çözülmüştü. Ne kadar ağırdı piçin eli! Tek yumruğuyla yerle bir olmuştu.

"Lan bir de dalga geçiyor benimle, şerefsize bak!" Murat burnundan solurken Kemal'in siyah tişörtünün yakasından elini soktu ve eteğine kadar gidip işaret parmağını yakasında, baş parmağını eteklerinde birleştirerek tişörtünden kaldırdı Kemal'i. Ve Kemal o an karşısındaki heriften gerçekten korktuğunu hissetti. Herif 90 kilo olan kendisini bile tişörtünden tutup hiç zorlanmadan havalandırmıştı. Kanı dondu Kemal'in. Nasıl bir güçtü bu ulan? Öfkenin getirdiği bir şey miydi yoksa hep mi böyleydi bu adam?

Kemal korkularını bir kenara bırakmak için elinden geleni yapıp Murat'ı yakalarından kavradı ve  kafasını sertçe onun alnının ortasına gömdü. Daha kavganın çok başıydı, pes etmek ve teslim olmak için çok erkendi. Murat'ın elinin tişörtünden sıyrıldığını ve vücudunun geriye doğru savrulduğunu görünce memnuniyetle sırıttı. Onu acı içinde görmek hoşuna gitmişti.

"Havlamalarınla mahallelime rahatsızlık verdirtmem Murat efendi." anlık gelen özgüvenle keyifle mırıldandı ve ayağa kalkıp Tofaşa yöneldi. 10 YJP 982. "Beni çok değerli Tofaş'ınla sahaya götür, orada hesaplaşalım madem puşt." derken insan içinden uzaklaşmanın iyi mi kötü mü olduğunu umursamıyordu. Az önce şartları eşitlemiş gibi hissettiğinden tüm korkusu ve endişesi tuzla buz olmuştu. Korkmalıydı belki de, çünkü "Saha" diye bahsettiği yer birkaç kilometre ötedeki, küçükken yaptıkları şampiyonluk maçlarına sahne olan boş araziydi. İn cin top oynardı orada senelerdir. Bu kadar ıssız ve ürkütücü olmasına rağmen en önemli, en kritik maçlarını orada yapmak için oraya kadar gidip gelirlerdi küçükken. Eh, diye düşündü Kemal, bu da kritik bir maçtan sayılır zaten.


güzellik (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin