B Ö L Ü M A T M I Ş B E Ş (+18)

558 35 10
                                    

Sonuna beklenen bölüm geldi. Sizden daha çok heyecanlı olan ben, bu satırları sırıtarak yazıyorum. Angel'ın duvarlarını yıkmak çok zor oldu. Ama değdi.

Bölümü şimdi bitirdiğim için ancak yüklüyorum. İyi okumalar. Bundan sonraki bölümler... Tek kelimeyle SVS yükselişe geçiyor. Her şey şimdi başlıyor....
İyi okumalar. İlginiz için teşekkür ederim.

...

   "Sakin ol Angel." diyerek arabada ellerimle oynuyordum. Üzerimdeki hırkayı çekiştirirken kasabanın çok nadir da olsa sıkışan tarifiğine denk geldiğimiz için içimden küfürler ediyordum.

   "Anna'dan niye sakladım ki zaten. Kesin çok kızdı bana." Bunu kendime kaç kez söylemiştim içimden bilmiyorum. İlk kez sesli söyleme cesaretini toplamıştım. Yol boyu zihnimdeki sesler bir an olsun dinmemişti.

  "Anna seni anlar. Merak etme o sana kızmaz." O bana kızmazdı ama her şeyde olduğu gibi bunu da içine atar kendimi yorardı. Onun hafıza kaybının sebebi buydu.

  Çok boyutlu stres...

  Onun duygularını içinde yaşaması onu bu kliniğe getirmişti. Halbuki içindeki bana olan öfkesini kusmalıydı yüzüme. Gerekirse kalbimi kırmalıydı. Hak etmiştim.

   "Sorun da bu Fred. Onun kırgınlığı yine ona zarar verir." Bunu o da biliyordu. Neden bu kadar üzüldüğünü, o kliniğe girdiğini bilmese de Anna'nın çok üzgün olduğunu biliyordu.

  "O halde onu sakinleştirmeli ve kendi açından ne kadar zor olduğunu anlatmalısın ona. Elbet sana da hak verecektir. Onun hassas olduğunu düşünmen senin iyi kalbinden."

    Bir boşluğun ortasındayım sanki. Her taraf daha önce gördüğüm, tanıdık kalan o bilinmezlikle kaplı. Ben ne olduğunu anlamaya çalıştıkça kayboluyorum. Her şey elimden tek tek alınıyor. Kaybedemem diye bahsettiğim kontrolüm dahi benim ellerimde değil sanki. İpler... Yaşadığım olaylarda etkim olduğunu düşündüğüm o ipler de yok... Öylesine daha da batıyorum sanki.
  
    Tüm ipler kopmuş. Tüm kontroller kaybedilmiş... Ve artık Ans de Angel da her şeyi bırakmış. İkisi de boşvermişliğin bizi nereye götüreceğini merak ediyordu. İçimde bir ses birinden daha fazla yardım almamı söylüyor. Daha önce denediğim psikolog gibi değil tabi. O çok acemiceydi. O çok kontorlsüzceydi.
 
    O yaptığım en büyük hataydı. O büyük bir hataydı.

    "Hadi gel." dedi Fred. İnmem için kapıyı aralamış benimle göz göze gelmek için biraz eğilmişti. Elini uzattığını gördüm. Bu fiziksel bir destek gibi görebilirdi. Ama beni o boşluğun içinden çekmek ister gibi samimiydi.

    Onun kontrolünde kliniğe girdik. Gözlerim her yerde geziniyordu. Ablam her an bir yerden çıkacak ondan her şeyini aldığım için bana kızacağını, tüm hislerini haykıracağını söylüyordu. Küçük bir çocuk gibi onun bana kızmasından korkuyor gibiydim. Ama hayır hissetiğim tam olarak bu değildi. Ben kaybetmekten korkuyordum. Benden gitme ihtimali beni şaç teli kadar ince bir ipe asıyordu. Eğer benden giderse o ip kopacaktı. Nasıl hala o uçurumdan düşmemiştim, ayakta kalabilmiştim bilmiyordum. Bu olasıklık beni dahi etkileyebilecek kadar imkansızdı.

    "Bayan Brown siz yanlız girin lütfen." dedi elleri beyaz önlüğünün cebinde ciddi bir ifade ile bize bakan doktor. Fred yavaşça sırtımı okşadı. Onu buna teşvik eden şey gerçekten çok berbat görünüyor olmam olmalıydı.

Sessiz Ve Sensiz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin