15. Bölüm~ Cezalı Hac

10.4K 333 93
                                    

Sesim o kadar kısık çıkmıştı ki ben bile zor duyuyordum. Ne oluyordu burada ya! Çıldıracağım şimdi!!
Gözlerim dolmaya başlamıştı. Üstelik ayla hala aşağıdaydı. Onu yalnız bırakmamalıydım.

"kızlara noldu?"

Sesimi düzene sokmaya çalışarak söylemiştim. Oda zifiri sessiz olduğu için az da olsa duyulmuştu.

Kızların durumu çok kötü gözüküyordu. Göz altları morarmıştı. Güneş ışığı görmedikleri için bembeyazdılar. Hayalet gibiydiler. Aslında canlı desem günah yemiş bile olurdum.

Bayılacak gibiydim. Her şey yeni yeni mermi gibi saplanıyordu. Acı damarlarıma karışıyordu. Ailem.. Bana ailemi hatırlatıyordu.

Kızın biri kafasını yavaşca kaldırıp bana baktı.

"bilmiyoruz. Ara sıra geliyorlar. Birkaç kız alıyorlar ardından sadece yarısı buraya dönüyor. Geriye kalanlara ne oldu bilmiyoruz. Gelenlerin de psikolojik olarak pek iyi olduğu söylenemez."

Ağzından çıkan her bir kelime iyice yerin dibine girmeme neden olmuştu. Yıllarca bir yere kapalı kaldığım için insanlardan soyutlanmıştım. Benle ilgilenen aslında pek ilgilenme sayılmaz. Ama olsun. Benle ilgilenen bir erkek çıkınca hemen her şeyi unutmuştum.

Çok farklı duygular içerisindeydim. Resmen ilkkez karşı cinsten biri ile bu kadar yakındım. Aklımı başımdan alıyordu. Artık kolaysa alsın bakalım. Burada kaçmanın bir yolunu bulmamız lazım yoksa hepimiz ölecektik.

Kafa salladım. Ardından etrafa bakındım. Bir eksiklik vardı. Yok hayır ayla değil. Tabi o da eksik lakin daha farklı bir şey bu? Naz! O, o günden beri hala buraya gelmemişti. Gelseydi burada olurdu öyle değil mi? Kızların bir kaçına onu sordum. Tam tahmin ettiğim gibi gelmediğini söylemişlerdi.

Ölmüş müydü?

Ölse daha iyi olurdu. Yurtta bile peşimi bırakmayan, kötülüğünü bana yansıtmak için her şeyi yapardı. Onun yüzünden müdürden kaç kere ceza aldığımı bilirim. Ama yinede ufak bir parçam üzülüyordu.

Sessizliğin ve yalnızlığın avantajını çıkarmak için düşünmeye başladım. Zaman daralıyordu. Umarım hayatımın zamanı değildir.

Yine normal saatlerinde et atmak için gelen birkaç korumanın kafama et atması ile uyandım. Düşünmekten uykum gelmişti.

Kafamı kaldırıp eti atan kişiye baktım. Kafasında şapka vardı. Yüzü pek gözükmüyordu. Kızlara hala et atarken kafasını hafifçe kaldırıp bana baktı. Bu.. Bu gözler. Nerede olsam tanırdım. Aşağıda beni duvara sıkıştırdığında dibime o kadar girmişti ki gözleri gözlerime kenetliydi. Her ayrıntısına kadar bakmıştım.

Öyle yiyecekmiş gibi baktığımda kısa bir sürelik de olsa dudağı kıvrıldı ardından hemen kafasını kaldırıp Çıkıp gittiler. Bu adamım aşağıda söyledikleri doğruymuş. İzlenmek hiç hoş değil!

Kafama attığı eti yerken ağzımda kuru bir tat hissettim. Elimi sokup o şeyi aldığımda bir kağıt parçası olduğunu gördüm.

Ben gürhan aybar.

Adını kendisi söylese olmaz mıydı? Bu ne şimdi? Gürhan.. Gürhan aybar. Sanırım unutmasam iyi olacak sonuçta hep karşıma çıkacaktır. Umarım çıkar da buradan kaçmak istiyorsam yardımı dokuncaktır. Öyle söylemişti.

Kağıdı parçalayıp ağzıma attım. Yuttum. Kimsenin görmemesi lazımdı. Onlarda kaçmak isterlerse ben hiç kaçamazdım. İlk başlarda hep beraber kaçıcaktık lakin kendilerine bakacak halleri yok? Ben mi yardım edeceğim! Her koyun kendi bacağından asılır. Kendileri çözüm düşünsün.

TECAVÜZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin