Bölüm 9

377 109 29
                                    

İsra o gün uyandığında içinde bir sıkıntı vardı. Bütün gece karanlık rüyalar görmüş, sürekli kendini hiç bilmediği yerlerde bulmuştu. Son zamanlarda rüyalarındaki kadar kaybolmuş hissediyordu. Artık gerçeklik algısı değişmeye başlamıştı. Bundan bir ay önce en azından belli bir amacı vardı. Şimdi ise hiçbir şey belli değildi. Bir dağ evine tıkılıp kalmıştı. Her gün Hacer Hanımla yemekler yapıyorlar, birlikte güzel vakit geçiriyorlardı ancak İsra artık bu durumdan fazlasıyla sıkılmaya başlamıştı. En son onu göreli bir ay olmuştu. Arada bir Hacer Hanım ile telefonda konuştuğunu duyuyordu ancak onunla hiç konuşmamıştı. Onunla konuşması için hiçbir sebep yoktu. Değil mi? Onun neyiydi ki? Güvende tutmak zorunda olduğu bir yük mü?

Bu durum git gide can sıkıcı olmaya başlamıştı. Amcası da on gündür gelmiyordu. Onu görmek biraz olsun keyfini yerine getirebilirdi. Ayrıca merak ediyordu. Peşindeki tehlike hala bitmemiş miydi? Genç adamı bir görse sormayı düşünüyordu ancak yakın zamanda görebileceğinden şüpheliydi.

Üstünü giyinip aşağı indiğinde Hacer Hanım'ın kahvaltıyı hazırladığını gördü. Mutfağa gidip yaşlı kadına gülümseyerek "Günaydın" dedi.

Aynı şekilde gülümseyen Hacer Hanım "Günaydın kızım her şey hazır çaydanlığı al gel" diyerek bardakları alıp mutfaktan çıkmıştı.

İsra kafasını onaylarcasına sallayıp çaydanlığı alarak yaşlı kadını takip etti. Salona girdiğinde genç adamı görünce biran adımları şaştı ancak çabuk toparladı. O çaydanlığı masaya götürürken Hacer Hanım "Hoş geldin oğlum niye geleceğini haber vermedin?" diyerek Yağız'ı karşılamaya gidiyordu.

"Evime gelirken haber vermem gerektiğini bilmiyordum anne" diyen Yağız eğilerek yaşlı kadının elini öpüp sarıldı.

Hacer Hanım gülerek "Öyle mi dedim? Ona göre hazırlık yapardım oğlum" derken Yağız'a sıkı sıkı sarılıyordu.

Yağız geri çekilip doğrularak "Bir hazırlığa gerek yok anne. Çok fazla kalmayacağım" dedi.

İsra masanın kenarında ayakta bekledi. İkili hasret giderip ona doğru döndüklerinde gülümsemeye çalışarak "Hoş geldiniz" dedi. Onu gördüğünde hala heyecanlanıyordu ancak artık umudunu kaybetmiş olacak ki genç adama iyi görünmek için çaba harcamıyordu.

Yağız "Hoş bulduk" derken Hacer Hanım "Sana da bardak getireyim" diyerek mutfağa yönelmişti ki İsra "Ben getiririm" dedi ve yaşlı kadından hızlı hareket ederek mutfağa gitti.

Dolaptan bardağı alırken Yağız'ın ona hiç bakmadığını fark etti. "Hoş bulduk" derken bakışları önündeki yemek masasındaydı. İsra iç çekti. Buradan kurtulduktan sonra belki de amcasının teklifini kabul etmeli ve balıkçıyı satıp sonsuza dek buradan uzaklaşmalıydı. Ancak bunu yapmasının imkansız olduğunu biliyordu.

Salona döndüğünde Hacer Hanım ile Yağız oturmuş sohbet ediyorlardı. Genç adamın çaydanlığın olduğu tarafta oturduğunu far kedince surat astı. Elindeki bardakla onun yanına gidip bardağı diğer bardakların yanına bıraktı. Kafasını kaldırıp diğer köşede oturan Hacer Hanım'a baktı.

Yaşlı kadın gülümseyerek "Çayları doldurur musun kızım?" dediğinde İsra derin bir nefes alıp kafasını eğdi.

Genç adamın kolunun hemen yanındaki çaydanlığa uzanıp demliği aldı. İsra elinin titrediğini fark ettiğinde kendine hakim olabilmek için büyük çaba gösterdi. Demleri doldurduktan sonra suyu aldığında alt titreyen eline daha ağır gelince az kalsın düşürüyordu.

Hacer Hanım ürkerek "Aman kızım dikkat et" derken İsra hiçbir şey demeden çayların suyunu da doldurup bir tanesini alarak Hacer Hanım'a götürdü.

Gökkuşağındaki KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin