B Ö L Ü M Y E T M İ Ş A L T I (+18)

388 32 11
                                    

   Genelde yumruk şeklinde görmeye alışık olduğu ellerinin kızarmış boğumları yanındaki yorgunluktan uyuyakalmış kadının saçlarına dokundu. Bu his tanımlayamadığı nadir hislerdendi. Her şeyin ötesinde...

   Yanında uzanan bedenin üzerinde sıklıkla giydiği siyah tişörtü vardı. Kendi vücudunu saran tişört kadının vüducuna bir elbise gibi oturmuştu. Ve kadının uyku mahmuru haliyle omuzlarından aldığı derin nefesler kendini hissetmediği kadar özel hissetiriyordu.

  Annesinin anlattığı masallardaki 'aşk' bu muydu? Annesinin yıllarca babasından beklediği o duygu bu muydu? Gerçekten bencilce bir duyguydu. Yanındaki kadının yanından hiç ayrılmasını istememesi sürekli aradığı şeylerin onun kokusu, dokunuşu olması bencillikten de öteydi.

    Genç kadın "Uyumalısın Dylan. Yoruldun." dedi. Adam adını daha çok sevdi. Onun 'dedektif' diyerek seslenmesi de sersemletiyordu onu.

   "Dinleniyorum ben." Yüzündeki sersem gülümseme kalbinin artçı sarsıntılarından arda kalandı. Aldığı her nefesi içinde uzun süre tutması ile koca bir saçmalık. Kadının kokusunun tüm odayı sarması her şeyi güzelleştirmişti sanki.

   Genelde kendini tamamen uykuya teslim etmiyordu. Hep bir şey için tetikte gibiydi. Ufacık bir seste ablasının adını fısıldayarak uyanıyordu. Bir kaç kez tanımadığı bir adamın adını söylediğini duymuştu. Ama Angel'ın yüzündeki acı adama karşı bir kıskançlıktan öte nefret duymasına sebepti.

   Onun kusursuz bir kadın olmadığını biliyordu. Kendisine tamamen güvenmediğini de. Üç gündür burada kalıyordu. Ama ancak şimdi tam anlamıyla uyuyordu. İçindekileri genç adama hiç tam anlamıyla anlatmıyordu. İçindeki büyük sırrı saklarken kendini de gizliyordu.

    Yüzüne düşen kısa sarı saçları yavaşça kenara çekti, parmak uçları her şeyden daha güzel yüzünü okşadı. Titredi tüm vücudu. Burnu iç güdüsel omzumda yatan kadının saçlarına yaslandı. Bir an hayal gördüğünü sandı. Kadının dudakları yüzünü okşarken iki yana kıvrıldı. Öyle çok istedi ki bunu, olmadığı halde gördü sanki.

   Kokusu bir çicek gibi değildi. Bir duygu gibiydi. Sadece ona özel... Onun kendi etkisini yarattığı saf bir aromaydı. Karamelin bağlayıcılığı, lavantanın baş döndürücülüğü, kiraz çiçeğinin tatlılığı... Hepsi vardı. Asla birinden ibaret değildi. Aynı zamanda hepsiydi.

   Gözlerini yumdu. Ama kalbindeki ürkek ritme sebep olan kadının orada olduğuna emin olmak için tekrar açtı. Gözlerinde her türlü duyguyu gördüğü kadının onunla uyuyor olması ancak rüyasında göreceği bir şey gibiydi.

    Telefonu çaldı. Lanet zamanlarında bir kez olsun çalmayan telefonu yine her şeyin ötesinde olan bir anı bölüyordu. Telefonun zil sesi Angel'ı uyandırmasın diye komodine uzanıp önce sesini kıstı. Sonra uyuyor olduğuna emin olup telefonu cevapladı.

   "Efendim." dedi arayan kişiye küfürler savurmadan önce. "Nasıl hissettiriyor?" Duyduğu mekanik ses gerilmesine sebep oldu. Kim olduğunu elbette tahmin ediyordu. Ama ne demek istediğini anlamamıştı.

   "Anlamadım?" Genç kadının omzumdaki kafasını yavaşça yanındaki yastığı doğru kaydırdı. Ve yatakta oturur pozisyona geldi.

   "Onunla uyumak." Emindi. Bu adam Angel için büyük bir tehlikeydi. Böylesine bir şeyi merak etmesi sevgi sandığı masuma indirgeyemeyeceği sapıkça bir duygudan ibaretti.

   "Bunu deneyimleyen, en azından hayatta olan tek adamsın. Merak ediyorum nasıl bir his? " Yataktan hızla doğruldu. Mesleki içgüdüler ile pencerenin önüne ilerleyip perdesi örtülmemiş camdan aşağı baktı.

Sessiz Ve Sensiz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin