Bölüm Altmış Beş - Maşuk ve Maktul

92.5K 5K 7.7K
                                    

Merhaba!

Sizi inanılmaz özledim. Eminim ki siz de bizimkileri özlediniz.

Booool bol yorum bekliyorum. Paragraflarımızı boş bırakmayın lütfen.

Bölüme başlamadan yıldıza basalım⭐️

Bu arada Karanlığın Şehri 2- çıktı. Tüm kitap sitelerinde mevcut.

6 Mayıs Cumartesi Bursa,

7 Mayıs Cumartesi Antalya Kepez kitap fuarında imza günlerim olacak.

Kitabınız olsa da olmasa da gelin, sarılalım!🖤

Kitabınız olsa da olmasa da gelin, sarılalım!🖤

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bölüm Altmış Beş 🌙 Maşuk ve Maktul

Saniye, yani en düşük enerji seviyesindeki Sezyum-133 atomunun iki hyperfine seviye arasındaki geçiş radyasyonunun 9.192.631.770 periyoduna karşılık gelen süre.

Bir saniye, altmış salise eder. Altmış saliselik bir sürede çoğu zaman ne yapılacağına karar verilemez fakat bazı anlar o küçücük vakit bir kaçamak, bir karar, bir direniş olarak yeter kişiye.

Karan Alkan, rahatsız olduğum koyu kahverengi gözlerini gözlerimden ayırmadan, "Efsan'ı alın. Ve Alaz'ın icabına bakın," cümlesini kurduğunda tek yaptığım Alaz'a bakmak oldu. Sadece bir saniyelik dilimde gözlerinin bana karşı çık mesajı verdiğini anladım ve emre itaatliği görev bilen bir asker edasıyla önüme döndüm.

Kalbimin atışı kulaklarımdaydı, üzerimdeki siyah pelerinimin cebinde, kristal cam şişede süsen çiçeğini taşıyordum. Kendimden önce onu korumam gerekiyordu, dikkatli olmalıydım. Buraya kadar gelmiştik, eksi derecede soğuklara direnmiş, yaratıklarla savaşmıştık, çiçeği ortaya çıkarana dek neredeyse damarlarımı patlatmıştım ve şimdi bu noktadan sonra kaybedemezdim.

Kaybedemezdik.

Canım pahasına direnecektim ve bugün buradan sapasağlam şekilde çıkacaktık. Aksi olmayacaktı. Olmamalıydı.

Derin bir nefes aldım. Gücümün tüm yansımasını harelerine aktardığım gözlerimi kıstım. Gücümün yakıcı ateşi, çiçeği çıkarmayı denerken yarılıp kanayan avuç içlerime birikirken avuçlarım sızlıyordu, onları kullanırken zorlanacağımı biliyordum ama direnmeliydim. Artık acıya, yaralanmalara bağışıklık kazanmalıydım.

Bu savaşı, önümüze çıkan tüm engellere, ölümlere, işkencelere rağmen, biz kazanacaktık.

Aksi ihtimali yoktu. Kazanmaktan başka şansımız yoktu.

Gücüm, Karan'ın emri altındaki muhafızları hareketlenip bize doğru hamle yapacağı sıra tamamen avuç içlerime birikti. İki muhafız karşıma geçti. Yazık, yirmili yaşların başlarında, epey de genç gözüküyorlardı. Ölmek için.

KARANLIĞIN ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin