B Ö L Ü M S E K S E N (+18)

432 31 9
                                    

   Elleri arasındaki fotoğrafa bakarken yüzünde bir gülümseme oluştu genç adamın. Fotoğraf karesinde hayatında çok önemli yeri olan iki insanın resmi vardı.

   Angel kendinden emin duruşlarından biriyle normalde yüzünde göremeyeceğiniz o samimi gülüşüyle kameraya bakıyordu.

   Philip fakültenin çok sevdiği ağacına yaslanmış gülerken Fred'e bakıyordu. O adamın yüzündeki gülüşü görmek için neler yapmıştı. Girmediği kılık atmadığı takla kalmamıştı. Kendi kendine güldü. Onca şeyin üstüne onu kendi hataları yüzünden kaybetmiş. Aklı başına geldikten sonra çok geç kaldığını görmüştü.

    "Kız güzelmiş." Oturduğu bar sandalyesinde duyduğu sesle gerildi. Eğlence mekanının solistlerinden biriydi.

   Farklı biriydi. Angel ve Lucas sayesinde o da farklı olduğunu anlamıştı. Sıkıntılı geçen lise döneminde kızlardan hoşlanmamasının sebebini çok sonradan Philip ile fark etmişti.

    "Öyle." dedi Fred fotoğrafta Philip'i izlerken. "Onlar mı yaktı canını?" diye sordu bu kez sesin sahibi. Fred sadece güldü. Bar tezgahın üzerinde duran içeceğinden büyük bir yudum alıp karşındaki kadının yüzüne baktı.

   "Biri en yakın arkadaşım diğeri eski sevgilim. Ve ben sanırım ikisini de kaybettim."

   "Öldüler mi?" Diyerek mantıksız bir soru yöneltti genç kadın Fred'in elindeki bardağı alıp bir yudum alırken.

   "Sevgilim öldü." Canı yandı Fred bunu söylerken.

   "O zaman ikisini de kaybetmemişsin." Genç kadının garip kahkahası bar bölümünü onca gürültüye rağmen kaplamayı başardı.
 
   "Yanılıyorsun. Asıl onu kaybettim." Oturduğu tabureden kalkıp dönen başıyla tezgaha tutundu. Kesinlikle yine çok kaçırmıştı.

   "Ona ne yaptığımı bir bilse beni bir daha görmek istemez. Ve o her şeyi geç de olsa öğrenir."

    O hiç Angel'ı kırmamıştı. Ama yaptığı tek bir hata Angel'ı derinden yaralayacaktı.

...

  Karanlık bir dosttan ziyade sinsi bir düşman gibi yaklaşırken Dylan'ın benim için doldurduğu küvetinde sözde kirlerimden arınmaya çalışıyordum.

   Günahların ruhani kirlerinden nasıl arınırdı insan. Tüm ruhunu ele geçirmiş büyük bir günahın karanlığı varken.

   Daha dünyaya gelmeden ölen kardeşimin suçluluğu değildi üzerimde hüküm süren. Hep yanlış düşünmemdi. Hep tek suçluyu babam olarak görmemdi. Babamın yanında sessiz kalan annemin günahsız suçsuz olduğunu düşünmemdi.

  Saçlarım üzerinde elini bir kez daha hissettiğimde gözlerimi kapattım. O güven çukuruna yine düşmüştüm. Ama bu kez bir zorunluluğu yoktu. Sadece yorgundum ve burada olmak istiyordum.

   "Biraz daha iyi misin?" Geriye yatırdığım kafamı tamamen suya gömmemi eli engelliyordu. Sözleri ile kendimi sorgulamaya başlamışken elini yavaşça çekti. Bana biraz daha alan verdi. Yapmak istediğimi yapıp kafamı suya gömdüm ve kendime daha sıkı sardım kollarımı.

   Suyun hükmedici etkisi kulaklarımı tıkadı. Her an duymaya alışık olduğum zihnim çok sessizdi. Onu duymak istedim. İlk kez varlığından rahatsız olduğumu düşündüğüm o sesi bu kadar çok istiyordum.

    O varken bana ihtiyacın olmuyor çünkü Ans.

   Gülümsemek istesem de çok yorgundum. Ama oradaydı. Ne olursa olsun benimle olacaktı sanki. Yavaşça kafamı sudan çıkardım ve ciğerlerime istediği şeyi verdim. Aldığım derin nefesle gözlerimi araladım. Zaten yüzüme dikkatle bakan gözleri ile denk gelmem kolay oldu.

Sessiz Ve Sensiz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin