~46.Bölüm~

65.7K 4.8K 601
                                    

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.🤍

Aylar sonra...

Duyduğu sesle gözlerini sımsıkı kapattı Gülhanım. Derin bir nefes aldı, olduğu yerde bağıra bağıra ağlamak istedi. Oğlu Mehran Efe, yine aşağıda top oynarken birşeyler kırmıştı bu ses onun sesiydi. Her geçen gün biraz daha yaramaz oluyor ve hızına asla yetişemiyordu. Ve aşağı inip bakmayı bırak, şuradan şuraya adım atmaya mecali yoktu. Derken, oğlunun bağıran sesini duymasıyla dudaklarını küskünce büzdü, mecbur kalkmak zorunda kaldı. Elini ağıryan beline attı ve ayağa kalktı. Yavaş adımlarla odasından çıktı ve terasa gelip, merdiven başında durup aşağıdaki görüntü ile, gülümsedi.

Zelal kadın, elindeki bastonu ile Mehran Efe'yi kovalıyordu.

- Babası kılıklı! Konakta kırılmadık birşey bırakmadı! Bir elime geçireyim göstereceğim sana!"

Mehran Efe, gülerek kaçıyordu ama üzerindeki sarı tulumdan dolayı, rahat kaçamıyor ara sıra tökezliyordu. Bir yandanda Yâdesine laf yetiştiriyordu.

- Yâde, vallahi bileyek olmadı. Hem babama deyiz yenisini alıy." Demişti, hep öyle oluyordu zaten, Mehran Efe kırıyor, Yusuf Mirza yenisini alıyordu. Zelal kadın nefeslenmek adına durdu, elini kalbinin üzerine koydu. Ah şu Mehran Efe, yok muydu? Adamı resmen canından bezdirdiyordu. Ömürü hayatında böyle yaramaz bir çocuk görmemişti.

- Seni zaten, hep baban şımartıyor!"

Tam esnada, konaktan içeri Yusuf Mirza girmişti. Ve Mehran Efe anında babasına doğru koşmuştu. Eğildi Yusuf Mirza ve oğlunu kucağına alıp, kocaman öptü. Daha sonra Yâdesine ne oluyor dercesin de başını salladı.

- Geçen hafta aldığın, vazoyu kırdı." Dedi Zelal kadın, Mehran Efe anında babasına dönmüş ve aceleci bir tavırla konuşmuştu.

- Baba! Vallahi bak, bileyek olmadı."

Yusuf Mirza kaşlarını çattı, oğlunun kara gözlerine baktı. Bu kaçıncı vazo kırmasıydı. Hayır sadece vazoda değil, geçen ayda iki pencere kırmıştı. Sürekli birşeyler kırıyordu, eskisi kadar konaktan dışarı çıkmadığı için, tüm enerjisini konakta birşeyler kırarak geçiriyordu. Acilen oğlunu bir kreşe yazdırması lazımdı.

- Konakta top oynamak demiştim." Diye sabah işe gitmeden önce konuşmalarını oğluna hatırlatı. Mehran Efe derin bir iç çekti, ellerini iki yana küskünce düşürdü.

- Ama baba! Vallahi bak, oynayacak başka yey yok. Canım sıkılıyor benim." Demişti,

Yusuf Mirza istemesizce güldü. Oğlunun vallahi bak, demesi çok hoşuna gidiyordu. Yine oğlunu bildiği halde, güzelce uyardı. Daha sonra Zelal kadına, yeni vazo alacağına dair söz verdi ve merdiven başında onları izleyen karısının yanına doğru çıktı. Dolgun dudaklarını karısının önce alnına bastırmış daha sonra, yanağını öpmüştü. Resmen eve gelmek için saatleri saymıştı,

- Lübbetlülayn ( gözbebeğim) İyimisiniz?" Demişti iri elini karısının şişkin karına koyarak, doğuma sayılı günler kalmıştı. Gülhanım başını olumlu anlamda salladı, Küçük elini kocasının elinin üzerine koydu ve oğlunu hissetmeye çalıştı. Aylar önce haberdar olmuşlardı küçük Payedâr'ın varlığından. İkinci kez anne ve baba olmaya hazırlanıyorlardı. Kız çocuğu diye niyet ettikleri bu yolda, onlara bir erkek çocuğu daha katılacaktı. Mehran Efe başlarda istemiyorum kardeş diye ağlasa da, kardeşinin ilk tekmesini hissettiği zaman.

PAYEDÂR(TÖRE) /TAMAMLANDI\Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin