"Ahmet ağa çık dışarı! O şerefsiz oğlunuda saklandığı yerden çıkar yoksa ben gelir hepinizi çıkarırım!"
Babam duyduğu ses ile birlikte salondan çıktı ve konağın avlusuna doğru ilerledi. Daha sonra bizde fazla beklemeden salondan çıktık, ağabeyimin yanındaki kız da ağabeyimin arkasından yürüyerek salondan çıktı. Salondan çıkıp merdivenin taş trabzanlarında durduk.
Biz orada beklerken babam çoktan aşağiya inmişti. Babamın tam karşında uzun boylu simsiyah takım elbiseli sert yüz hatlarına sahip ve göz rengini tam olarak seçemesem de koyu lacivert gözleri vardı ve o gözler sanki alev saçıyordu. Daha sonra bakışlarını merdivende duran kardeşine ve ağabeyime çevirdi.
"Ahmet ağa senin bu piç oğlun nasıl benim kardeşimi kaçırır! böyle bir şeye nasıl cesaret eder!" Konağın avlusunda resmen kükrüyordu ve o konuştukça yüzündeki sinirler kendini daha da belli ediyordu. Babam da onun baktığı yere bakıp tekrar önüne döndü.
"Baran ağa! Sen benim oğluma küfür edecek son insan bile değilsin bu bir. İkincisi ise eğer senin kardeşin kaçmak istemeseydi oğlum ile birlikte buraya gelmezdi. Ha eğer ki inanmıyorsan kardeşin orada hadi ona sor bakayım kendi mi gelmiş yoksa zorla mı getirilmiş?"
Adını yeni öğrendiğim ağa bozuntusu bakışlarını kardeşine çevirdi. "Feride bana doğruyu söyle sen mi kaçtın zorla mı getirildin, bacım bak eğer korkuyorsan bana söyle soylarını kuruturum onların."
Sert yüz hatları hâlâ bizim olduğumuz yerde dolaşıyordu. Herkes feride'ye bakıyordu ve ondan cevap bekliyorlardı. Feride çok geçmeden cevabını verdi. "Ağabey ben burada zorla tutulmuyorum kendim geldim. Sizin düşman olduğunuzu ikimizde biliyorduk ve ucunda ölüm bile olsa biz sevdamızın arkasında duracağız." Feride konuştuktan sonra herkesin bakışları tekrar baran ağaya döndü. Ama ondan önce söze babam girdi.
"Duydun duyacağını baran ağa kendi gelmiş bize." Baran ağa sert yüz hatlarını babama çevirdi o kadar sinirli gozukuyordu ki sanki babamı dövecekmiş gibi.
"Bu mesele o kadar kolay mı sanıyorsun Ahmet ağa, töreleri bilirsin ya ölümdür ya da..." Sözünü bitirmeden babam lafını kesti. "Töreleri elbet senden daha iyi bilirim ama merak etme bu işin ucunda ölüm olmayacak. Oğlumun ve kardeşinin canına karşılık berdel yapılacak sana kızımı vereceğim bu konu da burada kapanacak."
Babamın söyledikleri sanki çok sert bir tokat yemişim gibi merdivende dengemi kaybedecekken taş trabzana tutundum. Bakışlarım bir babamın bir de Baran ağanın arasında gidip geliyordu. Daha sonra babam beni gösterip."kızı şimdi alacaksan al yoksa biliyorsun aşiret toplanacak ve büyük bir ihtimalle kardeşin ölebilir." Baran ağa babama baktı ve sonra bana baktı ve bulunduğum merdivene yaklaştı. Merdivenlerden yukarıya çıktığı gibi kolumdan tutup indirmeye çalışıyordu karşı çıkmaya çalışıyordum ama başaramıyordum. Merdivenlerden indiğimde kolumdan sürükleyerek beni konaktan çıkarmaya çalışıyordu en sonunda tüm gücüm ile birlikte ellerinden kurtulup babamın yanına koştum ve ağlayarak ayaklarına kapandım.
"Baba kurbanın olayım beni verme! Sana yalvarıyorum beni verme ben oraya gidemem yapamam orada. Lütfen beni verme onlara ben gitmem onlara"
Babam yüzüme bile bakmadan arkasını dönüp gitti ve ben orada öylece kaderime ağladım sonra kolumda bir el hissettim kafamı kaldırıp baktığım da yine onu gördüm ve hemen geri çekildim. "Sakın bana dokunma ben ne seninle ne de başka birinizle bu konaktan çıkmam anca ölümü çıkarırsınız!" Zar zor da olsa ayağı kalktım ve göz yaşlarımı elimin tersiyle sildim sonra onun sesini duydum. "Gerçekten istenmediğin bir yerde istenmediğini bildiğin halde kalacak mısın? Bu kadar gurursuz musun?"
"Seninle geleceğime gurursuz olup burada kalırım daha iyi. Ha oda olmazsa öldürürüm kendimi yine seninle gelmem. Ve emin ol yaparım bunu hemde hiç düşünmeden!'
Söylediklerimden sonra gözlerini yüzümden ayırmadan elini belinin arkasına attıp silahını çıkardı. Bana yaklaşıp elimi tuttu ve silahı elime verdi. "Tamam madem benimle gelmemek için ölümü göze aldın al vur kendini. Hem sende kurtulmuş olursun benimle gelmekten"
Bir elimdeki silaha birde ona baktım sonra silahı sol elime alıp kafama dayadım baran ağa ise karşımda durmuş bana bakıyordu. Bulunduğumuz durumdan pekte memnun gibi durmuyordu ama silahı elime verirken hiç böyle değildi ama ne olursa olsun kararımdan vazgeçmeyecektim söylediklerimin arkasında duracaktım.
Son kez silahı elimde sıkıca tutup namluyu kafama iyice dayadım, gözlerimi kapadım ve tetiği çektim avluda duyulan tek el bir silah sesi vardı ama bir şeyler ters gitmişti kurşun bana isabet etmemişti. Biri tetiği çektiğim anda silahı havaya kaldırmıştı. Gözlerimi açtığımda karşımda Baran ağa duruyordu. Niye böyle aptalca bir şey yapma gereği duymuştu. Silahı elime veren o ama ölmeme bile izin vermeyen yine oydu, gerizekalı falan mıydı bu adam.
"Ne yaptığının farkında mısın sen!?" Yok gerçekten bu adam gerizekalıydı yani bir de soruyor muydu? Sanki silahı elime veren o değil de başkasıydı.
"Asıl sen ne yaptığının farkında mısın? Hem silahı elime veriyorsun hem de kendimi öldürmeme izin vermiyorsun!" Sabır diler gibi yüzüme baktı daha sonra arkasındaki adamlardan birini çağırdı. "Hanımefendiyi alın arabaya sonra da toplanın gidiyoruz."
Korumalar kollarımdan tutup zorla konaktan çıkardılar beni, ne kadar direnmeye çalışsam da başaramadım ve nerede olduğunu bile bilmediğim konağın kapısındaydık. Öndeki koruma kapıyı açıp inmemi bekledi arabadan inip etrafıma baktım belki kaçabilirim diye ama her yer de o kadar çok koruma vardı ki tek bir kaçış yolu bile bulamadım.
BÖLÜM SONU
BÖLÜM NASILDI?
BÖLÜM HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZİ BURAYA YAZABİLİRSİNİZ
SİZCE KONAKTA HAZAL'I NASIL KARŞILAYACAKLAR?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZAL
Romance"Doğunun geleneksel törelerinin gölgesinde büyüyen iki ailenin kaderleri, bir kaçışla ve beklenmedik bir aşkla kesişiyor."